Bazı arkadaşlar adalet falan demiş; Ölümlü trafik kazalarında ölen taraf ne kadar yalnız ve garibansa ölüme sebep olan taraf o kadar çabuk havalandırılır bu ülkenin adalet sisteminde. Sanığın havalanması için 'Kan Parası' pazarlığı yapılır, hatta bu pazarlık çoğu zaman karakolda biter sadece taraflar olayı bilir, olay kapanır.
Şimdi bu Rüzgâr kişisi babadan şöhret sahibi olunca olay basına yansıdı, yansıma sebebi 'aaa tüh polisler gitti' mevzusu değil, dediğim gibi Rüzgâr'ın statü sahibi oluşudur. Mevzu kamuoyuna yansıdığı için o çocuk o kadar ay içeride kaldı, millete sus payı. Polisi şehitlik mertebesine de taşıdılar yine sus payı. Adam vatan uğruna mı öldü, yoksa bir sarhoşun aracı altında mı can verdi? Şehitlik ne anlamadım, ne kadar basit oldu bu işler.
Hatırlanması gereken : Sinan Çetin ne dedi? Oğlum seni içeriden çıkaracağım. Pazarlığı yaptı parayı bastı, oğlunu çıkardı. Bundan kelli bu milletin gözü o çocuğun üzerinde, ölen memurun lâneti de boynundadır.
Yaşadığın hayatın hayrını görmeyesin der bi enerji adama, varın siz düşünün artık.
Polislere gelince : Yaralı ve davadan cayan memur için tek kelime edesim yok, değmez buna. Ölen memur için : O artık adalet isteyen herkesin ölmüşüdür. Ölümüyle ne kadar yalnız olduğu iyice hissedilmiş, eş denen illetlisinin ihanetiyle mezarında sızlamıştır.
Diğer bir enerji de der ki o eş denen kadına : Aldığın paranın hayrını görmeyesin.
Olayın tüccarlarını ve yazıcılarını protesto ediyorum.
