Suç olgusunu ahlak ile bağdaştırmaya çalışan lümpen dinci safsatasıdır . Suçu din ile bağdaştırmaya çalışamazlar zira islam tarihinden tutun da hristiyanlığın ortaya çıktığı platformdan geliştiği dönemlere kadar sürdürdüğü savaşlar ve dinler arası katliamlar için yapabilecekleri bir açıklamaları yok. Bunun cihat ve sefer anlayışına leke süreceğinden korkan dinci bezirganbaşılar en kolpa idealizm ile sadece kendilerinden olmayan ahlaka karşı bir saldırıya cesaret edebilirler. Oysa ki bizzat din denilen olgu içinde barındırdığı radikal eylem önerileri ve dogmaları ile bizzat insanı suça yönelten devlet olgusu ile birlikte ele alınması gereken milliyetçilik ile birleştirildiği taktirde yedi ceddimizi dünyadan sürecek olan bir baskı ve sömürü aracıdır. Hiç kimse dini sadece kendisi için yaşamak istemez ya da dini bakımdan izole edilmiş bir baskı grubu içerisinde aklını ve tüm rasyonelliğini hala özgür tutmaya çalışan birisi eninde sonunda şiddete başvurur . Ancak kalkıp da bu davranışı vahşi bir şiddet ve temelsiz bir tepki olarak yorumlayamazsınız . Ateş olmayan yerden kıvılcım çıkmayacağı gibi baskı ve sömürü olmayan yerden de sözel ya eylemsel bir tepki beklenmez. Bu gayet açık bir şekilde kişinin meşr-u müdafaasıdır . Suçu klasik burjuvazi sınıfının liberalize ettiği kavramlar ve bireysel indirgemeci yöntemlerle , toplumsal , iktisadi ve siyasal ilişkilerden soyutlayarak ele aldığınız taktirde bu dünyada hiç masum insan kalmayacaktır. Zaten kapitalizmin din sosuyla yapmaya çalıştığı şey herkesi günahkar ilan edip insanları sinizmin klikleriyle emek sömürüsüne daha fazla katılmalarını sağlamaktan öte bir anlam ifade etmemektedir.Günahkarsın öyleyse çalış! Günah işlememek için ya da günahlarından arınmak için çalış!*
(bkz: Protestan ahlakı ve kapitalizm ruhu)