futbolun daha bu kadar yaygınlaşmadığı hatta bile icat edilmediği dönemlerde hatta taş devrinden beri insan ve doğa arasındaki mücadelenin yansımasıdır boğa güreşi.
nasıl ki yazının bile olmadığı devirlerde yerleşik hayata geçilmediği ve atalarımız avcılık ile geçindiği dönemlerde vahşi hayvanatları avlamak ve karınlarını doyurmak için bir mücadeleye giriyorlarsa bu ispanyol geleneği bunun üst versiyonudur.
seyirciler boğa ile insanın savaşını seyrederler ve kendileri kah boğanın kah matadorun yerine koyarlar. bu özdeşleştirmeyi sinemada film seyrederken de yaparız. mesela atıyorum dallas dizisini izlerken kah kendimizi bobby ewing, kah pamela, kah sue ellen hatta jr ewing yerine koyuyorsak.
elbette medenileşme haraketleri neticesinde bu tip gösterilerin yerine insanı insanı yedirmek sanatı icra edilmiştir. biz de bunu her hafta dijitürkten naklen seyretmekte, buna premier lig, bundesliga, nba falan diyoruz...
yeteneksiz matadorsan boğa affetmez hatayı, cart diye takar boynuzunu.
sporcunun yeteneksizi ise insanlar tarafından hata yaptığına pişman edilir hayatı kararır.
matador ile sporcunun başarıları ayakta alkışlanır başlarına güller atılır, başarısızlıkların ise zemzem kuyularına işenir ve recm olunur.
bu recm taşla yapılmaz, toplumsal baskıyla yapılır ki bunun yanında taşla yapılan recm pamuk prenses gibi kalır.
antony quiin'in tek kişilik tango adlı matador filminin cekiminde arenaya çıkmasını anlatır. dublor kullanarak çektiği sahnede ahalinin onun taşaksız bir adam olduğu tezahüratı yaptığı bu suretle zoraki arenada boğayla iki üç gel git yapmasıyla -ki yusuf yusuf etmiştir kendisi- nasıl sevgi gösterilerinde bulunduklarını anlatır. sanki onu demin itin götüne sokan izleyiciler değildir de marslılardır.
vel hasıl-ı kelam postmodern cağda günah keçişi olan bu kişiler global ikiyüzlüğün bir kurbanıdır.