acayip zor bir iş yapan insanlardır. düşünebildiğim en güç işlerden birisini yapan insanlardır.hele istanbul´da, paris´te, berlin´de falan otobüs şöförleri, almanya´da falan bu adamlara gayet iyi maaş verirler.ki aslında gene de yetersiz.
istanbul´daki otobüs şöförlerinin hemen hepsi kahramandır benim gözümde.
o trafikle, o insanlarla uğraşmak, bütün gün bi de...öyle yarım saat falan diil yani.
herkes yapamaz o işi. belediye otobüsü şöförü olmak, yolcu otobüsü şöförü olmaktan 30 kat 40 kat daha güç bir iştir. istanbul´ da bir belediye otobüsü şöförü bir günde, yolcu otobüsü şöförünün bir yılda muhattap olduğundan daha fazla adamla muhattap olur.
bi de o trafik.
bi de otobüste kavga çıkar ,birisi kızın tekinin memesini mıncıklar, halbuki senle ne ilgisi var di mi, ama var işte, otobüs sana zimmetli anasını satiim, senle ilgisi var...
bana kalsa istanbul´ daki otobüs şöförlerine çok iyi , herkesten daha iyi maaş vermeleri lazım.
istanbul´da bi yıl otobüs şöförlüğü yapsam, ben, çok büyük ihtimalle sinir hastası olur hayatımın geri kalanını tımarhanede geçiririm herhalde.
aslında istanbul gibi bi şehirde o otobüslerin hergün bir kazaya karışmamaları; mucize gibi bişeydir.ben istanbul´da 18-19 yıl, yurtdışına gidene kadar yaşadım, tek bi belediye otobüsünün bi kaza yaptığını görmedim, duymadım. acayip bişey aslında. üsküdar rampalarında, taksim rampalarında o otobüsleri bi milim geriye kaçırmadan içinde 250 kişiyle falan...hergün amk, hergün, aynı rampayı 7-8 kere tırmanıyosun, her seferinde otobüste başka başka insanlar...sarhoşu var, kusanı var, gerizekalı ergeni var, yüksek sesle müzik dinleyeni var...
dediğim gibi, sinirleri nası bozulmuyo da o işi 25 yıl yapıyolar, ben anlamıyorum valla...