babamızın annemizin yumurtalıklarını delik delik etmesinden mütevellit yaşadığımız şu hayatın, her alanında her tarafında karşımıza çıkan bir şeydir aldatılmak. her şeyin üstüne yoğun bir aldanılmışlık kokusu sinmiştir olasılıklarımızı paramparça eden. ve bizi başka biri olmaya zorlayan zorbanın ta kendisidir aldatmak. her an her yerde her şekilde karşımıza çıkar.
en başta ta çocukken kandırılıveririz elimize avucumuza sıkıştırılan oyuncaklarla.
sonrasında doğa kandırır bizi, güller , papatyalar, yaseminle, orkideler ve bütün çiçekler in güzel koktuğunu kanıksatır bize. öyle zannederiz ki bok çiçekleri ölüm, hastalık deprem, iş kaygısı, para hırsı, cinsellik arzusunu farkedene kadar.
sonrasında hayatımıza soktuğumuz insanlar kandırır yolar her tarafımızdan tutam tutam ruhumuzu. aslında hiç kendimiz olamadığımız ve aslında hiç kendileri olamadıkları kendileriyle. elleriyle mahvederler bizi. bakışlarıyla, dudaklarındaki sözcüklerle, ve sizi durmadan sikmeye çalışan gözleriyle.
karmaşık aslında her şey yalnız bu gerçeklerin karmaşası değil hangi yalanların hangi aldatılmışlıkların birbirinden daha inandırıcı olmasının karmaşası, yalanın kendi içindeki zafer karmaşası.
yıllar sizi cesaretinizden vazgeçirmeye çalışan bir değirmen gibidir. utanmaya zorlar sizi her daim kendinizden. aptallıklarınızı fark etmenizi her daim erteleyen bir çalar saat gibidir. onun için, ne kadar geç o kadar iyidir.
tüm bunların içinde aslında hiçbirşeyin farklı olmadığını her şeyin sonsuz bir durağanlık içinde olduğunu fark ettiğiniz gün gelir çatar.
çocukluk, erişginlik ,ergenlik, yaşlılık hiçbirinin farkı yoktur birbirinden. çocukluğunuzda büyümeyi, yaşlılığınızda ise geri dönmeyi hayal ede ede yaklaşırsınız bok çukuruna mütemadiyen.
geride kalan ne çocuk olabilmek, ne de yaşlılığı tadabilmektir.
bir tutam acı, bir tutam pişmanlık, biraz da bilinmezlik yüklüsünüzdür.içinizi geçirip sümüğünüzü silerken kalbinizden......