Yani bütün değerler, düşünceler, planlar yerini iki metre önünü görmene bile engel olan bir sis bulutuna bırakıyor.
Öyle bir sis ki aynı zamanda zamanı donduruyor, her şeyi uyuşturuyor.
Normalde nefes alıp vermek kalbin atmasına benzer. Her ne kadar kontrol etsek de yarı istemsiz nefes alırız.
Nefes alma eyleminin bilinçli yapıldığında ne kadar yorucu olabileceği insanın aklına geliyor. Sanki uyusan ölecekmişsin gibi.
Anda hapsolup öylece yok olmayı beklemek...
Zaman ilerledikçe çözülmesi umulan şeyler daha da derinleşiyor. Belki zamanında şairane gelen pesimist ruh halleri bile yaşanmaya üşeniliyor. Öyle ki saçma sapan acılar içinde yoğrulmak kolaydır. Asıl zor olan dik durmaktır, mutlu olmaya çalışmaktır, hedef sahibi olmaktır.
Fakat hepsinin manasız gelmesi. Yalan gelmesi.
Şu kocaman evrende hiçbir şeyin mutluluk, hüzün, anlam vs. vermediğini düşünün. Öyle mal öyle boş bir durum.