akla durgunluk veren korkunç hikayeler

entry2 galeri
    2.
  1. çocukken birini öldürdüm. tatile köye gittiğimiz bir yazdı. orada bizim gibi tatile gelmiş bir ailenin çocuğu ile arkadaş olduk. koşar böcek toplar oyunlar oynardık. havanın kapalı olduğu bir gün salyangoz toplamaya çıktık. 25 salyangoz sonrası kendimizi tepede abilerin içki sigara içtiği terk edilmiş eski bir külübede bulduk. manzara çok güzeldi oturup salyangozları saydım. "25 eşit değil birini ben alayım." dedim. bana kızıp sopayla bir salyangozu ezdi. sanki hiçbir şeymiş gibi. o an anlamadım. neden böyle bir şey yaptığını. evet sadece bir salyangozdu ama yaptığı şeyi yapması için hiçbir sebep yoktu. ölmesine gerek yoktu.

    yaptığı şey daha önce hiç hissetmediğim birşeye dönüştü. kalbim deli gibi atıyordu. ondan sonra olanlar parça parça aklımda. ayağa kalktım. kenarda duran paslı baltayı kaldırdım, bağırıyordum ve bütün baltayı indirdim. gözlerim kapalıydı göremedim ama balta birşeye takıldı. gözlerimi açtım balta sol göğüs kafesinde, arkadaşımın yüzünde şaşkınlık. ne olduğu o da anlamadı. yere düştük, sesi kesildi. ne yaptığım hakkında hiç bir fikrim yoktu. panikle onu tepenin yanına taşıdım. çünkü eski külübenin bulunduğu tepenin 3te 2lik kısmı çıkmaya elverişli patika sahibi, öte yandan diğer kesim kayalıklarla kaplı uçurum. baltayı çıkarmak istedim, takılmıştı. ne kadar uğraştım bilmiyorum ama balta çıktığında göğüs kafesi paramparça açıktı. işte bunu çok iyi hatırlıyorum. onu ittim düşmesi için baltayı da iyi bir yere sakladım.

    rastlantı mı bilmiyorum o sıra yağmur başladı. işte o an panik gerçekten kendini belli etti. üstümdeki kanı unutup koşmaya başladım eve. şansa bak ki yol boyunca o kadar çok taş, çalı vb. takıldım ki köye vardığımda her yerim yara bere içindeydi. ailem endişe ile ne olduğunu sorup yaralarla ilgilenirken tek yapabildiğim ağlamaktı. bana arkadaşımı sormaya başladılar ve sahip olduğum bütün güçle sadece "düştü." diyebildim. sonrası jandarma devreye girdi. köy halkıyla arama başlatıldı. buldukları şey arkadaşım değildi. düşüş bedenini tanınmaz hale getirmiş. yağmurun da izlerimi kaybettirmesi sonucu balta yarasını aramak kimsenin aklına gelmemiş. tabi benden de şüphelendiler. hiçbir sebep veya kanıt olmadığı için bir şey yapamadılar.

    asıl sorun bundan bir sene sonra başladı. olaydan sonra ailem iyi olmam için beni zorla psikolojik tedaviye başlattılar. bir senenin çoğu doktorlarla geçti ve o olayın yıl dönümü geldi. yatağımda uyumaya hazırlanırken kapımda dikilen birini gördüm. yetişkin değildi. küçük bir bedeni vardı. elinde bir sopa vardı. ışığa yaklaştığı an çığlık atmaya başladım. ailemin gelmesi ile ortadan kayboldu. anlatmaya çalıştım ama inanmadılar. kabustur diye geçiştirdiler. o şey... o gördüğüm şey arkadaşımdı vücudu kabuslardan çıkmaydı ama kıyafetleri ve duruşundan tanıdım. o gün giydiği şeyler vardı üzerinde. elindeki sopayı sıkıca tutarak bana aynı o gün öldürdüğü salyangozmuşum gibi bakıyordu. bu olay altı ay sonra tekrarlandı. aynı acımasız ifade, aynı iğrençlik. zamanla bu altı ay üçe, üç aydan altı haftaya derken git gide her gece yaşanan bir olaya döndü uyuyamıyordum. doktorum sürekli ilaçlar yeni tedavi denemeleri başlattı. iki yıl yedi ay hastanede kaldım. en sonunda binbir türlü yalanla ikna edip doktorları çıkabildim. devamlı kontroller sırasında en düzgün halimi takınıyordum ama o hala dışarıda beni bekliyordu her gece. uyuyamıyordum. ilaçlar, alkol vs. hiçbir etkisi yoktu. her gece onunla göz göze geliyordum.

    yıllar bir şekilde ilerledi zaman kendiliğinden geçip gitti. okuduğum okulda çevresi geniş biriyle tanıştım. uzaktan zerre belli etmese de bu tür olağandışı şeylere ilgili ve bu tür konular hakkında oldukça bilgili bir tanıdığı varmış, tanışmak istedim. o çaresizlik içinde bütün gerçeği anlattım. birkaç seans ve anlamadığım birkaç zımbırtıdan sonra tek söyleyebildiği "o kişi gitmesi gereken yere gidemiyor. ona ait bir şey almışsın ve geri vermediğin müddetçe gitmesi için elimden pek bir şey gelmez.". yıllar geçti bunun üzerinden. artık geceleri uyumuyorum. yanımda tek başına oda aydınlatabilen iki tane fener, bir sürü mum ile ışığım akşam dörtten sabah dokuza kadar açık, odamda durduğum sürece kapım sürekli kapalı. görünüşüne alışmış olsam da hala korkuyorum. o gözleri hala aynı şekilde bakıyor...
    1 ...
  1. henüz yorum girilmemiş
© 2025 uludağ sözlük