bir dildeki eseri başka bir dile çevirme işidir. türkiye'de felsefe kitapları özellikle çevirmenlerin beceriksizliği yüzünden çevrilememiştir. nietzsche eserleri, kant çevirileri ve modern veya postmodern yazarların eserleri.
bazı çevirmenler cv'sine utanmadan doldurur, almanca bölümü okudu, almancayı o kadar iyi biliyor ki, 20 sene almanya'da yaşadı diye. kimse türkçe'ye almanca bir eser çevirirken "türkçe'yi de" iyi bilmesi gerektiğini düşünmüyor. cümleler komik, kelimeler uydurma, kemalistçe veya öztürkçece sanırım. sadece çevirmenin kendisinin anlayabileceği cümleler.
bir örnek vereyim, deleuze'ün felsefe nedir adlı kitabını çeviren turhan ılgaz denen çevirmenin kullandığı başlık kelimeleri: "algılam, duygulam". bu kelimeler hiçbir sözlükte yoktur. bu kelimeler türkçe'de yoktur. çevirmen kıçından uydurmuş. peki çevirinin tanımına biz ne demiştik? "bir dilden başka dile" çevirmek. peki sen şimdi algılam gibi boktan bir kelimeyi uydurduktan sonra, fransızca'dan türkçe'ye mi çevirmiş oldun, yoksa fransızca'dan kendi uydurduğun dile mi? bunlar nasıl edisyondan geçiyor, nasıl yayınlanmadan önce kontrol edilmiyor anlamıyorum. tam bir rezillik. bunun daha gelişmiş versiyonu da kant çevirilerinde vardır.