maddeyi esas almak

entry13 galeri
    10.
  1. ardı ardına gelen ispatlar ile kısır bir döngüye giren ve kendini yenilemeyen gizemci ve bilinmezci idelalist anlayış, çökmeye mahkum, eskimiş ve köhnemiş bir düşüncenin ürünü olarak karşımıza çıkıyor. kendi anlayışıyla bile çelişen- ki çelişki hareketi sağlar ve bu da dönüşüme neden olur- bu düşünce biçimi kendi içinde evrim geçerek kimi mevziler kazanmaya çalışıyor. ama ürkek ya da mekanik bir maddeci anlayışın işbirliğine ihtiyaç duyuyor.

    mekanik maddeci anlayışı inkar ederek özgür iradenin kendine ait koşulları vardır ama bu koşullar maddenin koşullarından bağımsız ya da tamamen onun eseri olan bir şey değildir. bunu güzelce irdeledikten sonra iradenin neden nesnelliğin ürünü olduğunu ve öznel bir anlayışın kendine has koşullarının neden nesnellikle içe içe bulunduğunu düşünmek te fayda var.

    öncelikle şu anlayışı artık reddetmek lazım. nesnel idealizmin bile bir süre sonra verili bilgilere htiyacı vardır ve karşılıklı ilişkilere, zıtların birliğine güvenmesi gerekir. maddenin bir hayal ürünü olduğunu iddia eden anlayış, geçmişte kalmıştır. peki neden böyledir? işte bu noktada pratiğin önemi devreye giriyor. pratikteki ve teknikteki ilerleyiş her gün kendilerini çürüten bir anlayış üretmektedir ve buna dur demelerine imkan yoktur, sözcükler dışında.

    bir an için kendilerinin haklı ve bizim haksız olduğumuzu düşünelim. yani rüyalarımızda gördüğümüz diş ağrısının belki de gerçeğin ta kendisi olduğu gerçeğini kabul edelim. işte bu noktada pratiğin yani gerçekliğin reddi imkansız hal alıyor. yani bügün gene kendi verili bilgilerimizi ele alalım. bugün biliyoruz ki; rüya verili bilgilerin düzenlenmesi ve yaşadığımız olaylara, düşüncelerle ilintili olduğunu bilmekteyiz. yani hiç diş ağrısını yaşamamış biri algısında yaşadığı bu olayı nasıl algılayabilecek? bilgi böyle önceden tahmin edilebilen ve tamamen olasılıklarla öğrenilen bir süreç midir? hayır, hiç sanmıyoruz. yani bizim algımızın bir öğrenme süreci geçirmesi gerekiyor. rüyalarımızda gördüklerimizin gerçeğin bir yansıması olarak çıkması gerekmektedir. beynin dış dünyayla alakası kesildiğinde ya da hiçbir şey bilmeyen klasik anlamda bir plakaya benzediğinde geriye pekte bir şey kalmıyor.

    maddenin esas alınmasından bahsettiik, yazdık çizdik. bunu karşısında olan köllerin efendisi olduğunu iddia eden anlayış hem teori de, hem de pratikte ardı ardına çürümesine rağmen sonsuza kadar gizemli ve bilinmezci anlayışını devam ettireceğini iyi biliyoruz. çünkü gerçekliğin böylesine karmaşık ama yalın bir biçimde algılanmasına kendilerine yediremiyor ve yok oluyorlar. tüm mevzileri ellerinden alınca da, bir robot gibi kendilerini tekrar ediyorlar.

    en başından beri söylüyoruz. soyutun somutla karşılıklı ilişkisi vardır. soyut kavramlar eninde sonunda somut tarafından belirlenir ama bunun anlamı soyutun mekanik bir şekilde kavranışı değildir. tam tersine tamamen özgün bir anlayışın ürünüdür, yani klasik metaryalizmden ay da bir başka anlayışla idealist materyalizmden kendini ayıran bir anlayışın ürünü; yani diyalektik materyalizmin.

    elmanın orada kendi algısından bağımsız bir biçimde bulunmasını karşılıklı ilişkileri biçiminde değerlendiremeyen gizemci anlayışın kendini birazcık olsun ilerletmesine ihtiyacı var. en azından sahte bilimleri desteklediği gibi bu anlayışın nesnellikte kaybettiğini anlaması gerekiyor. geriye öznellik mi kalıyor? hayır, o anlayışta sartre'nin varoluşçuluğuyla beraber- kuş örneğindeki gibi- tükendi ve bitti. tıpkı eninde sonunda aynı anlayışın ürünü olan mekanik materyalizmin çökmesi gibi bugün klasik idealizmin hiçbir çevrece değer görmemesi gibi, pratiğin önemini bir kez daha ve defalarca kez anlamış bulunuyoruz. ileride herkesçe anlaşılması dileğiyle...
    1 ...