romanesk, 10. yüzyılda avrupa'nın politik ve sosyal açıdan yeniden yapılandığı bir dönemde ortaya çıkar. almanya ve italya imparatorlukları yakın temas halindedir. buna ek olarak roma kilisesi ile bizans imparatorluğu arasında gelişmekte olan bağlar, sanat dünyasında ortaçağ rönesansı denebilecek bir durum yaratmıştır. zamanla roma kilisesi her şeyin üzerinde bir otoriteye dönüşür. hemen hemen tüm sanat dallarında ve üretilen eserlerde bu havanın etkileri sezinlenmeye başlanır. romanesk sanat da doğal olarak bu havadan izler taşır ve en büyük destekçileri de sürdürdükleri rahat yaşam için tanrıya lütuflarını sunmak isteyen papa, rahipler, hükümdarlar ve feodal düzenin üst kıdemlerinde görev yapanlardan oluşan bir gruptur. bu grup ihtişam konusunu giderek abarttıkları kiliseler inşa ettirmek suretiyle gotik sanat için kapılar açmaya başlar. 12. yüzyıl romanesk sanatın altın çağı olarak değerlendirilirken, paris yakınlarında 1140-1444 yılları arasında inşa edilen saint denis manastır-kilisesinin mimarı suger, bu yapıda meydana getirdiği birkaç değişiklik ile gelişmekte olan başka bir anlayışın habercisi olur.