Bundan 384 yıl önce bugün dünyaya gelen john locke, aydınlanmanın asıl babişkosu olarak anılır. John locke hakkında konuşulan şeyler genelde boş levha fikri ve liberalizmidir. Ama bunun yanında -bana göre- daha fazla önem arz eden başka bir konu vardır -ki bu her ne kadar epistemoloji temelli olsa da- oda ontoloji alanındaki görüşleridir.
John locke, her empirist gibi duyuya fazla bağlı olduğu için eleştirilir. Pekala ben de bu eleştiriyi haklı bulurum. Rasyonalizmin bilginin kaynağını akıl olarak görmesi onu fazlasıyla rahatsız etmiştir. Bu rahatsızlığını felsefi olarak ifade ederek akıl yerine deneyi (deneyim ve deney tartışmasına girmemek adına direkt deneyi kullandım) bilginin kaynağı olarak kabul etmiştir.
Bu oldukça klasik anlatımlardan biraz uzaklaşarak locke empirizmi ile fenomenolojinin bazı -ayrıntıdaki- benzerliklerinden bahsedelim.
Fenomenoloji her ne kadar en başta maddeci felsefeye tepki göstermişse de heidegger'e geldiğide bu tepki batı metafiziğinde yoğunlaşmıştır. bu aşamada fenomenolojide; Şeylerin gerçeklikleri, bilgisi, neliği ve nasıllığı gibi hususlar üzerine insanın kökensel verilerini yadsıyarak spekülasyonlar getiren batı metafiziğine karşı algı savunulmuş ve metafizikçilerin söylediği gibi şeylerin ardında bir gerçeklik varsa da bunu bilemeyeceğimiz ve bunlardan ötürü "fenomen"lere, eşyanın kendisine yönelmemiz gerektiği ifade edilmiştir. dikkat edildiği üzere bu yönden fenomenolojinin formülasyonu (kendisi de bir yöntem olarak düşünülse de) empirizmin temel yöntemiyle benzerlik gösterir. john locke, bu nedenle hem kendisinden önceki rasyonalistlerin hem de -kendisi doğrudan olmasa da- sonraki batı metafiziği görüşlerinin ziyadesiyle haklı bir yönden karşısında durmuştur.
ne var ki kendisi de tıpkı rasyonalistler gibi "yalnızca" hastalığına tutulmuş ve görüyü tamamen dışlayarak, diğer bir ucun savunucusu olarak epistemolojik temelden yükselip gerçeklik iddiasında bulunmuştur. bu düşüncesi ise onu, "bir uçtaki kurgusallık" bakımından idealistlerle aynılaştırmıştr. (tırnak içine dikkat)
bu aşamada "hah işte kant ikisini birleştirdi" demek fazla erken ve deneysiz bir yargı olacaktır.
elbette bir konuya da parmak basmak gerek: john locke'ta fenomenal yaşantılar hiç mi yer tutmaz? bu genelde kaçırdığımız bir noktadır. zira deneycilik denen bu anlayışın bir de "içsel/iç deney(im)" kısmı vardır. burada mefhumlar ve tasarımlar içinde olmak üzere ideler yer bulur. tabii ki bunlar yine deneyimle bilinen ya da ortaya çıkan idelerdir. burada ideyi idea gibi anlamak yerine daha fazla eiodos gibi düşünelim.
john locke hakkında söylenecekler bununla sınırlı değildir lakin doğum gününü kutlamak amacıyla girilen bir entrydir bu. açıkçası, epistemolojik ve -dolaylı olarak- ontolojik görüşlerini pek onaylamam ama nihayetinde bir felsefeci ve aileden.
not: siyaset, toplum vb. alanındaki görüşlerinden çok bilgi ve dolaylı olarak varlık alanındaki görüşleri ilgilendiğim kısım. o yüzden yalnızca bu yöndeki görüşlerine ilişkin oldu entry.