Bir çok insan anarşizmin anlamını bile bilmiyorken, herkes anarşizm hakkında atıp tutuyor. Anarşizm, salt şiddet içeren bir görüş olmadığı gibi, aynı zamanda tek bir bakış açısı değildir. Bir kişi ya da zümre tarafından verilmiş kararların uygulanması, görüşlerin katı bir şekilde benimsenmesine anarşizmde rastlanmaz. Bir çok geleneği bulunmakla beraber, yöneticisizlik (an “-sız, olumsuzluk eki” ve archos “yönetici”) üzerine inşa edilmiştir. Her koşulda her tür otorite anarşistler tarafından reddedilmektedir.
Otoriteyi reddetme, yönetilmeye karşı olma gibi terimler birçok insanı korkutmaktadır. Takdir edileceği gibi, insanlar bilmedikleri şeylerden korkarlar ve anarşizmi de neredeyse hiç bilmedikleri için bu terimler onlara korku salmaktadır. Yönetimin olmadığı yerde tecavüzlerin, hırsızlıkların ve katliamın hüküm süreceğini düşünürler -ki belki haklıdırlar. Ama korkmamaları gereken bir şey var, o da bu negatif kaosun anarşistlerden kaynaklanmayacağı gerçeğidir. Çünkü anarşistlerin otoriteye karşı tavırları sömürüye karşı tavırlarından ileri gelir. Eğer yöneten, sömüren bir zümre yoksa, anarşistlerin öfkesi dinecek ve onlar için yaşam olması gerektiği kıvama ulaşacaktır. Burada korkulması gerekenler, baskıcı rejimlerin, sömüren kişilerin ve işe yaramaz kanunların ortadan kalkmasıyla birer kuduz köpeğe dönecek olan diğer insanlardır. En yakınındaki marketleri yağmalayacak, en suçsuz insanları öldürmeye çalışacak ve nasılsa hiçbir kanun yok diyerek, vicdan kırıntısı bile göstermeden tecavüz etmeyi kendisine hak görecekler.
Anarşizmde kanun insanın vicdanıdır. Genel kanı kanunların insan yararına olduğu yönünde olsa da, dünya genelinde birçok insan suçsuz yere idam edilmiştir. Yine binlerce insan, on yıllar sonra masum olduğu kanıtlanarak hapishanelerden çıkabilmiştir. Bu gibi durumlarda devletin yaptığı tek şey tazminat ödemektir. Yitirilen canlar veya yıllar parayla satın alınabilirmiş gibi, bireylerle dalga geçercesine ödenen para, kanunların ne kadar kirli olduğunun bir göstergesidir. Rızası var ya da çığlık atmadı gibi gerekçelerle tecavüzcüsü karşısında neredeyse suçlu durumuna sokulan küçücük çocuklar için bile bu düzen yerle bir edilmesi gereken dağ gibi bir çöp yığınından ibarettir.
Kanunlar olmadan her şey nasıl düzen içerisinde ilerleyecek, sorularını duyar gibiyim. Gerçekten mükemmel bir düzen içerisinde mi yaşıyoruz? Her insan evinde huzur içerisinde mi? Ay başında maaşını aldıktan sonra, bir sonraki ay başını bekleyen kişi sayısı sizce ne kadardır? En azından kendinize bakın; her istediğinizde bir sinemaya, bir tiyatroya gidebiliyor, yarını düşünmeden yüzünüzü güldürecek bir şeyler yapabiliyor musunuz? Sevdiğiniz insanla el ele gezmenizi bile istemeyen bir sistemin içerisinde, bütün kurallara boyun eğerek kendinizi mutlu mu addediyorsunuz?
Kanun insanın vicdanıdır.
Peki nasıl olacak her şey? Kanunsuz, yönetimsiz nasıl barış içinde yaşayacağız? Bunun için uzun bir zaman gerekiyor ve olağanüstü bir çalışma. Bir anda anarşist devrim yapmak büyük bir problem olacaktır. Çünkü bilinçsiz yapılan bir devrim sürdürülebilir değildir. Öncelik her zaman eğitim sistemi olmalı. Yetenekli, vicdanlı ve vizyon sahibi bir gençlik her şeyi değiştirebilir. Yeni nesli ideolojilerden, dinlerden ve siyasetten uzak tuttuğumuz, salt vicdan ve toplumsal dayanışma üzerine özgür bir eğitim sistemiyle desteklediğimiz zaman, yönetilmeye ihtiyaç duymayan bir toplum elde etme şansımız artacaktır. Asker gibi tek tip giydirdiğimiz, öğretmen geldiğinde ayağa kalkmaya zorladığımız, ev ödevini yapmadı diye azarladığımız bir gençlikten hiçbir şey beklememek gerekir. Sinmiş bir genç, yitirilmiş bir beyin demektir. Öğretmeni kızacak diye tek bir kelime bile etmeyen bir öğrencinin suçlusu yine öğretmendir. Büyüklerin yanında küçükler konuşmaz diyen bir çocuğun suskunluğa bürünmesinin suçlusu da yine o çocuğu susturma cehaletini gösteren, ciddiye almayan kişilerdir.
Her toplum kurtarılmayı bekler ve bu sebepten ötürü her toplum bir kahraman yaratma eğilimindedir. Hiç kimse dünyayı değiştirecek olan kişinin kendisi olduğunu düşünmez ve bu yüzden dünyayı değiştiren insanların çoğu genellikle toplumunu demir balyoz ile yönetmiş olan, vicdansız kişilerdir. Herhangi birini çevirin ve sorun; dinin ya da vatanın için insan öldürür müsün? Çoğunluğun cevabı evet olacaktır. iyi bir eğitim almış ya da kendisini iyi yetiştirmiş olan insanlarda bu cevap çoğunlukla hayır olacaktır. Çünkü iyi eğitim almış birey kabuğunu kırmış ve vicdan denen şeyi keşfetmiştir.
Anarşizm ile ilgili çok komik eleştiriler var ve kendi açımdan bunlara cevap vermek istedim. Genel olarak anarşistlerin dünyayı ilk çağa döndürmek istediği düşünülüyor. Kimse ilk çağ demese de, kurdukları cümleler bunu işaret ediyor. Doğayla iç içe, telefonsuz, bilgisayarsız, kahvesiz, doğalgazsız… Neden? Anarşizm ilerlemeyi, fabrikalaşmayı ya da tüketmeyi reddetmez. Anarşizm, üretim araçlarının toplumun ortak malı olduğunu savunur. Devlet ya da birey tekelinde, sömürücü bir mülkiyeti reddeder. Benim kabul ettiğim ve savunduğum şey zilyetliktir. Bir eviniz, arabanız, diş fırçanız, bilgisayarınız ya da ayakkabınız olmalı. insanın insan için ürettiklerinden herkes faydalanmalı. Ama kalkıp bir ev daha ya da bir araba daha istememelisiniz.
Hiç kimse aç kalmasın ama ben daha fazla karnımı doyurayım demek iki yüzlülüktür ve çağımızda bu iki yüzlülük serbest piyasa ekonomisi denen saçmalıkla normalleştirilmiştir.