karmaşık sorunsal.
doğmadan önce ruhumuzdan haberimiz yok.
çocukken çocuk ruhluyuz.
arzularımız, hayallerimiz bedensel isteklerle sınırlı.
okula başlayınca ruhumuz da bizimle birlikte büyüyor.
sonra olgunlaşıyor.
aldığımız eğitime göre ruhumuzun terbiyesi farklı oluyor.
kimimiz özgür ruhlu oluyoruz; kimimiz biat edecek, kulluk edecek kullanın eteklerinde dolanıyoruz.
ruhun bedenden ayrı bir kimliği var mı, kuşkuluyum.
öyle olsa çocukken de yetişkin gibi hissetmemiz gerekmez miydi?
ölüp dirilenler ışıklar gördüklerini, bedenlerinden yükselip onu sedyede - yatakta; her neredeyse gördüklerini anlatıyorlar.
bu gerçek bir görme eylemi mi - öyle ise optik kanunlarının içine ediyor demektir - yoksa ölüm sınırındaki bedenin (kalp dursa da beyin hemen pes etmiyor) geçici bir illüzyonu mu, bilemiyorum.
her ne ise, ben ikinci bir hayata varım.
bütün günahlarımla birlikte.
tek bir rekat namaz kılmadan.
ikinci bir hayat için milyonlarca yıl yanmayı göze alarak...
ne de olsa bitiyor sonunda.
ya yoksa?
hiç dert değil.
doğmadan önce de yoktu.