kaç gündür ne hâlde olduğumu bilsen böyle yapar mıydın diye düşünüyorum şimdi. aslında hangi gündeyiz kaç gün geçti haberim bile yok. hani sana demiştim senden önce kimseyi sevemeyecekmisim gibi geliyordu diye. sen gülümserdin. yalandan gulumserdin sen. bunu şimdi anlıyorum.
senden sonra da kimseyi sevemeyecekmisim gibi geliyor artık.
kaybolan günlerin acısı, henüz çok tazeyken biten hayallerin acısı.. anlatılmaz ki bu durum. boşuna çabalıyorum.
yaşanan onca anının bir anda boşluğa dönüşmesi ne demek biliyor musun? oysa yanında yürürken ben dünya cennete yaklaşıyor gibiydi beraber attığımız her adımda. meğer ben cehennemime yaklaşıyormusum usul usul.. sana bakarken o yolda önümdeki derin uçurumu gorememisim. ve ben her adımda usul usul ölmüşüm.
aklımdan geçen binlerce cümle var. bazı cümleler de binlerce kez geçiyor aslında. beni neden sevmedin diye soramam sana. ama şunu sorabilirim belki. neden beni sever gibi yaptın yillarca? bu soru belki milyon kez yankilandi beynimin içinde. uğruna çok şey çektiğim, melek dediğim senin, yolun sonuna gelmeden böyle gideceğini nereden bilebilirdim ki.
birden biri çıkıyor. seni dünyadan uzaklaştırıp iki el iki göz ve bir kalbe hapsediyor.. ve yıllar sonra açıyor kapıları hadi git diyor. dünyadan o kadar uzaklaşmışsin ki geriye dönmen imkansız. ileride hiçbir şey yok. bulunduğun yer kederin koordinatları olmuş.. ne yapabilirsin ki?
ben bir şey yapamadim.
şimdiyse cennet manzaralı cehennem zindanından hapsolmusum gibi hissediyorum. cok acı çekiyorum. bilmiyorum ne yapacağımi. artık aldığım nefeslerin sonunu bekleyecegim yalnız.
yalnızca..
tüm fotoğrafları yakacagim birazdan. senden kalan ne varsa yakacagim.
ve sen küllere dönüşeceksin.
bense ölmeye devam edeceğim.