zorunluluklar aslında hayatta istenenin olmadığının ilanı ve kabulu olduğu gibi, zorunlulukla yapılan evlilik te evliliğe daha fazla zorlanan veya öyle hissetmiş kişi tarafından yapılan gereksiz itiraz ve dırdırlarla, bitmek bilmeyecek isteklerle, boş yere kafa ağrıtıcı olabilecektir. çünkü insanoğlu sahip olduğuyla genelde tatmin olmaz, eylemi düşünmeden yaparken sonrasında, seçimsel zorunluluğa içten içe içlenebiliyor, ve hep de daha ileri gitmek ister. bu erkek kadın fark etmiyor. daha azını kabullenme eğilimi olsa bunu yaşamazlar aslında..
o yüzden evde kalmak, en azından daha az baskı ve rahat bir kafa demek gibidir. hani bir şey yaparsak daha iyisi olsun bari diyor ya kimisi, olmuyor işte, hiçbir zaman olmaz, çünkü hep daha iyisi olasıdır, ama seçimler veya bazen koşullar kısıtlı. bir eylemi yapan sonra eksikleri görünce pişman oluyor... niye? çünkü, çok hırslı, çok anlam yüklüyor... kendini de başkalarını da tüketiyor bu hırs... bu kadar anlam yüklemeye gerek yoktur. hülasa; aslında şeyler anlamsızlıkla, ya da mümkün olduğu kadar az anlamla anlam bulur. çoğu kişi bunu söylüyor söylemesine, herkes iyi niyetli ama başaramayan ve boşanan da çok...
son olarak, hayatı olumsuzlayıp ta istekleri törpüleyipte hayatın verdiklerini öyle kabul etmek daha mantıklı. evde kalma tabiri de hiç mantıklı değil, onu geçelim yeter ki, kendimizi sınırlandırmayı öğrenelim ve kontrpiye de kalmayalım... isteyen 38 de ilk evliliğini yapsın azizim... 38 ine kadar da istediği kadar aday denesin en uygununu seçer nasıl olsa...