önce deniz müzesinin karşısında çarşı'nın önünde toplanan kalabalığın arasına girdim. belki orda ilk defa başka takımdan birine fırlatılan ve otobüsün camına çarpan çakmağın o taraftarın yüzünde oluşturduğu korkuya ve koltuktan düşme refleksine güldüm. hatta araya girip bir kaç küfürde ben savurayım dedim ama sonra vazgeçtim.
saat 17.00 gibi inönüye doğru yürüdüm ve kapıların açılması ile staddaki yerimi aldım. kapalı ve açık tribünlerin şarkıları/tezahüratları arasında coştuk. takım sahaya çıktı bir kaç oyuncu çağrıldı/alkışlandı/forma istendi. sonra takımlar yerlerine soyunma odasına giderken herkesin aklında tek bir soru vardı: acaba beşiktaş bu gün farklı galip gelecek miydi? oysa ben o sıra evini yıkmaya zabıta gelmiş ev sahibi haleti ruhiyesine sahiptim.
maç başladı goller arka arkaya geldi. itiraf ediyorum o coçku arasında stadın yıkılacağını falan unutmuşum. sonra maç yine sıradanlaşınca önce inönüyü yıkanın anası ile alakalı kimi mesajlar yükseldi tribünlerden. sonra yıldırım demirören yeter tezahüratları. sosyete tribünüde bu defa kapalı ve açıktan yanaydı her nasılsa. galiba maça son anda gelip tezahüratın başını kaçırıp yeter kısmını duydular ondan olsa gerek.
maç tüm sıkıcılığı ile devam ederken benim gözümün önünden bu stadda şahit olduğum tüm maçlar bir çırpıda geçti. sonra stada baktım ve yine aynı şey; tüm güzel yerleri polis abilere vermişlerdi. benimde yanıbaşımda bir polis vardı ve diğer maçlarında skorlarını merak ediyordu. tam hangi takımlı olduğunu soracaktım ki tribünlerden o melun slogan yükseldi; beşiktaşlı olunmaz beşiktaşlı doğulur beşiktaşlı olmayan ....çocuğudur. öyle utandım ki bu söylediklerinden, vazgeçtim. beşiktaş'lı değilse diye korktum. o atılan slogandan sonra birden her şey manasızlaştı.
arada yönetim protestoları devam etti, maç bitti, kapalı yine karıştı, ertuğrul sağlam'a sahip çıkıldı, koltuklar artık hatıra niyetine mi bilmiyorum yerlerinden söküldü. kabataş'a doğru yürüyen kalabalık bir grup beşiktaşlı arasında ilerlerken gs bayrakları ile geçen bir arabaya saldırdı bir grup birisi aman abiler bayan var yapmayalım dedi, beşiktaşlı olmasına rağmen onu fena şekilde dövdüler. yine utandım.
refleksif bir şekilde tramvaya bindim. içerde başında gs şapkası ve forması olan iki kişi kendilerini yalvar yakar zor kurtardılar kimi beşiktaşlılardan. yol polis uyarıları, koreli turistlere yaptırılan tezahüratlar, gs'lilere yapılan göndermelerle sürerken benim aklımda tek bir şey vardı bu stad yıkılacak mıydı? yanımdakiler fener yenildi üçlü averajla biz gidiyormuşuz uefa'ya derken ben tüm bu vandallık arasında hala evimin yıkılıp yıkılmayacağını ve orda izlediğim son maç olup olmadığını düşünüyordum. *