Nedir bu yaşama aşkı anlayamıyorum. Yüz yaşındaki adama doktoru "bugün öleceksin" demeye çekinir örneğin... iki bacağı bi kolu kopmuş tek gözü kör kulaklar sağır ama nezle olsa ilaç alır adam, niye? Hem dünya da öyle matah bi yer değil ki... Bombok desek yeri. Ama daha iyisi olup olmadığını da bilemiyoruz. Dünyadaki tüm kum tanelerinden daha fazla galaksi var -yıldız demiyorum ya, galaksi galaksi!- bunların trilyonda birinde yaşam olsa ohoo, neden bu kendimize, kendi yaşamımıza olan aşk? Belki en bok yaşam biçimi bizimki. Bok diyorum çünkü bazılarının evi yokken bazılarının onlarca evinin olmasından daha kötü olanı; bunun normal görülmesi... Kunduzlardan biri bi akıl hastalığına yakalanıp ihtiyacından fazla yuva yapmaya başlayabilir, olabilir, fakat diğer kunduzlar ona hayranlık duymaya başlar ve ona hiyerarşik bir mertebe kazandırırlarsa bu korkutucu bi vaka olur. ihtiras kıskançlık aç gözlülük vs. bir akıl hastalığı salgını olur. Çok barajı olan mutlu olduğunu sanır çünkü mutluluk böyle tanımlanır. Böylece mutluluğa ulaşmak aslında mutluluğun tanımlandığı şeye ulaşmak olur. Yani mutluluk, bu suni dünyanın dışındayken bu dünyada aranır, haliyle bulunamaz. Yaa... Bak bi anda sıçtık kunduzların "ilkel" yaşamının içine. Kimin vicdanı alır caanım kunduzlara böyle bişi yapmayı? Sonra o kunduzların içinde bazıları ölse sevinmez miyiz kurtuldu diye? Ben sevinirim galiba. Hele yaşlı,sağlıksız bi tanesiyse... Dimi? Yaşam mı matah yaşamak mı? Nedir bu tutkumuz? Bi gün bi uzaylı gelip "oha, içine etmişsiniz ortalığın!.. Yuuuğğhh! naapmışsınız kendinize!" dediğinde ne dicez? Sen uzayı bükerek buraya gelecek zekaya sahipsin ama bizden gerisin, anlamazsın mı dicez?
Hepsini geçtim, sonuçta ölücez lan. Yani bu gerçek. Ö-lü-cez! Bu kadar. Kelebek gelip bize afra tafra yapsa "siktir lan az sonra ölücen!" deriz, e biz de uzay zamanda az sonra ölücez, havamız kime? Yüz on yıl sonra şu an dünya üzerindeki hiç kimse hayatta olmayacak. Evet obama da papa da... Kimse lan. En sevdiğin bebeğin çocuğun yeğenin de ölmüş olacak. Kesin bir şey bu. Olacağı kesin bilinen bir şeyden bu kadar korkmamızın nedeni ne? Onu ertelemenin, bu ertelemede bin kat sefalet çekmenin ama yine de ondan kaçmanın nedeni ne? Akıl denen bu hastalığın tanısını koyduktan sonra bile onu iyileştirmeye çalışmamamızın nedeni ne? Ne diye aspirin içiyoruz yüz yaşında? Yüzde birlik bir fark var orangutanla benim dna'm arasında, benden yüzde birlik farkla üstün olan bi yaşamın karşısında neyi anlatıcam ideal diye, siyaset diye? Bu kadar akıllıysan ikinci barajı yapanı niye uyarmadın demez mi? Keşke ölseydin demez mi? ilkel hayvanlar dünyanın her noktasında anlaşabilirken sen üstün zekanla geliştirdiğin dille yüz kilometre uzağındakiyle anlaşamıyorsan kendine nasıl üst medeniyet diyosun demez mi? Ya yık bu barajları ya da bırak şu aspirini demez mi?
Der der... Der de yine de ağır basar yaşamak. Anlamsızsa da anlamlıysa da ben buyum. "Sen ne bilirsin ki" derim ben de uzaylıya. Sen bi ben ol da gör derim, gör bak nası korkuyosun ben olunca. Aspirin de sende kalsın derim, bende bi paket daha var.