yıl 2011 o zaman kıpır kıpırım. muğla üniversitesini kazanmışım, ilk ders gelmiş çatmış.
ortak dersti, amfide 200 250 arası sıfır kilometre öğrenci var. benimde huyumdur hemen kaynaşmam önce gözlem yaparım.amfiye girdim, ilk iki bölme dolmuş üçüncü bölme bomboş kalmış. üçüncü bölmenin en arkasına oturdum. sınıfa bakıyorum, kolonlara bakıyorum, masalara bakıyorum vay anasssını nası yerler la bura fıstık falan diyorum. devamında, yirmili yaşların sonunda tatlış bi kadın sınıfa giriyor bu kim demeye kalmadan, ben matematik hocanızım şuyum buyum diye anlatıyor kadın. oo diyorum güzelmiş buralar diyorum. neyse hoca klişe faslı atladıktan sonra ders işlemeye başlıyor. o ara sınıfı incele, kolonları incele, taşı toprağı incele derken dalıp gitmişim. kadıncağızın tahtaya gelmek isteyen var mı demesiyle kendime geldim. sınıfa döndüm kimseden tık yok, duramadım el kaldırdım. kadıncağızda haliyle beni seçti. koridordan inerken nerelisin sen dedi, istanbul hocam dedim. belli belli dedi tahtaya vardım.
-tahtayı sileyim mi?
+sil.
tahtayı bir güzel sildim. 30 saniye kadar sessizlik oldu, melül melül bakıştık.
-eee
+eee
-soru sormayacak mısınız hocam?
+soruyu sildin çocuğum.
-aaaa hocam dalmış gitmişim. tahtaya gelmek isteyen var mı kısmından sonrasını duydum kusura bakmayın. bir daha sorun, lütfen bir daha sorun.
hoca soruyu tekrardan sorar. bildiğim kümelerle alakası yoktur ama yine bir şeyler karalarım.
-oldu mu hocam?
+cıks olmadı
-hiç mi olmadı?
+hiç olamadı
-neyse hocam biz hep buradayız bir dahaki sefere artık. der ve yerime otururum.
evet, o ikiyüz küsür kişi okulun ilk günü beni böyle absürt bir şekilde tanıdı.
pişman mıyım. Hayır.