bir defasında yolda yürürken aniden adamın teki yanaşmıştı. bir şeyler soracağı her halinden belli olan bu adam bir turist idi. muhtemelen 25-30 yaşları arasında, sarışın bir adam; sırtında boyu kadar bir çanta, altında kısacık bir şort, elinde de gözünü ayırmakta zorlandığı harita: bildiğimiz klasik turist tipi.
çat pat bir ingilizcem vardır.. denileni az çok anlarım. bu vatandaşın derdi de topkapı sarayı'na gitmekmiş; o gün bu şekilde bir çıkarım yapmıştım. müze ve saray gibi yerlerle zerre ilgim olmadığı için tabi ki "topkapı" kelimesi benim o fazla zeki beynim için gayet yeterli bir ipucu olmuştu.
yol tarif etmeyi de iyi bilirdim, corç'a da kendi dilinde hayalimdei topkapı sarayı'nı tarif ettim; "tramvay'a bin, bilmem kaç durak sonra şu durak'ta in.." fakat yer çemberlitaş idi, ve ben o zavallı turisti tramvay'a bindirip topkapı durağı'na yollamıştım. oysa ki adam bana sormadan dümdüz yürüse (ki çemberlitaş'tan aşağı doğru yürüyordu) zaten sarayın duvarına toslayacak..
bu olayın akşamında topkapı sarayı'nın asıl yerini babamdan öğrenip kendime ve turist'e rezil olduğumu farkettim. ben vicdan azabı duydum, o da muhtemelen motherfucker demiştir. bir daha görsem istanbul turuna çıkarırdım.