saat sanırım 4'tü. annemin kolundan nasıl olduysa kurtulmuş; toz bulutunun çöktüğü sokağa fırlamıştım. Sokağın başına doğru giderken; yerlerde sarı boyalı sıva parçalarının, kiremit ve kalasların kapladığını görüyordum. Her yer hala zifiri karanlıktı ve ay ışığının bu kadar aydınlattığını ilk kez görüyordum.
Özkan Bakkalın çeşmesinden döndüğümde yolun ortasında biri yatıyordu. Bir iki adım attım. Tanıdım. yanına koştum.
"Aykut gel bizim bahçedeyiz herkes var" dedim. Ses gelmedi. Uyuyor sandım, üzerinde bir örtü vardı. Dürttüm. ve çocukluğumu tam oracıkta bıraktım.
Aykut o bahçeye bir daha asla gelemedi.
Ve yıllar sonra bir orospu çocuğu çıkıp ebesinin amından öğrendiği yarrak kürrek dikkat çekme yöntemini; binlerce insanın kursağında hiç geçmeyen bir acıya basmak pahasına götlek gibi uygulayınca; o sabah yeniden hatırladım.