şimdi önce acile giriyoruz. siz görmüyosunuz tabi içerdeki kısımlarda koltuklar var pofuduk pofuduk. hemşireler geliyo " ne alırsınız doktor bey?" diyolar. "geceden kaldım ya" diyor doktor. "bi kahve alayım. " biri de "ay ben çok gerginim bana beyaz şarap" diyor. oturuyoruz orada. bize ne amk hastalar nasıl kuyruk oluyolar kapıda. beklesinler. sonra günlük masajı da yaptırdıktan sonra sonunda güne hazır oluyoruz. aaa bakıyoruz ki gün bitmiş.
bu mu yani?
ya da derste tahlil sonucu mu gösteriliyo sanıyosunuz altı sene? şu 100 ün üzerinde çıkarsa bunu yaz mı diyorlar?
şimdi sen geldiğinde doktor hoşgeldiniz adınız derken aynı zamanda genel durumuna bakar. rahat nefes alıyor musun? rengin nasıl? kilon, duruş bozukluğun var mı? şikayetini soruyor sonra. öksürüyorum diyorsun. kafasından sıklığına göre öksürüğe neden olabilecek hastalıkları geçiriyor. muayene ederken bir kısmını eliyor. kalanlar için tek ihtimale indirecek olan tetkikleri istiyor. o onlarca seçenek senin getirdiğin tahlille bir ya da ikiye düşüyor. düşmezse ya da işin içinden çıkamazsa uzmana sevk. çünkü hastalıklar özelleştikçe uzamanlıkların alanına giriyor.
başka hastalık var mı? kullandığın ilaç var mı? tebeşir tozu değil o ilaç diye içtiğin. birbiri ile etkileşiyor. mesela diyabetin varsa ve grip olduysan başka bir ilaç yazıyor. ya da doz ayarlıyor.
tabi sen bu arada diyorsun ben google dan baktım kanserim kesin ben doktor bey/hanım. akstradan bi de sana kafa sallıyor bi bakalım yine de biz diye.
bir kardiyo hocam derste söylediği şeylerin yarısına alt yazı geçer bakın bunlar google da yazmaz diye.
bunu günde 400 hasta için sadece 4 dakikada yapıyorsun.