1900 yılında Albert Einstein, isviçre Federal Politeknik Üniversitesi'nde 21 yaşında bir öğrenciydi. Bu genç adamın günün birinde "deha" ile aynı anlama geleceğini öğretmenlerinin hiçbiri öngörememişti. Dersleri kırıyordu. Öğretmenler, Einstein'ın bir haylaz olduğunu düşünüyordu. Bunun sonucu olarak Einstein mezun olduktan sonra tek bir iş bile bulamamıştı. Hatta alan değiştirip 'hayat sigortası' satmayı düşündü. Günün birinde kapıyı açtığınızda size hayat sigortası satmaya çalışan Albert Einstein'ı gördüğünüzü düşünebiliyor musunuz?
Einstein, hayatta kaybettiğini düşünüyordu. Ailesine "Belki hiç doğmamış olsam daha iyi olurdu" diye bir mektup yazmıştı. Hiç kimse genç Albert Einstein hakkında konuşmuyordu. Çeşitli şehirlerde yedek öğretmenlik yaptı ve kısa süreli işlerde çalıştı.
Einstein'ın babası onun adına akademik görevler için başvurular yapıyordu ama girişimler başarılı olamadı. Babası öldüğünde, genç Einstein'in ailesinin yüz karası olduğunu düşünüyordu.
1902 yılında depresyona girmiş ve hayata karşı ümidini yitirmiş olan Einstein, isviçre'nin başkenti Bern'e taşınıp bilimden uzak bir kariyere atılıldı. Arkadaşlarından biri isviçre Patent Ofisi'nde Patent memuru olarak ona bir iş ayarladı. Bu işi fazla zor bulmuyordu. işinin ağır ve zor olmaması Einstein'e evreni düşünmesi için zaman tanıyordu.
Einstein bu durumdan bir 'dahi' konumuna geldiyse, Einstein bile gençken depresyona girip ümitlerini yitirmişse, o zaman hayatta hiç karamsarlığa ve ümitsizliğe kapılmaya gerek yok. Bir şeyleri elde etmek istiyorsak çalışacağız, çalışacağız ve düşüneceğiz. Ya hayatı olduğu gibi kabul edersiniz, yada mücadele edersiniz; seçim sizin.
"Benim özel bir yeteneğim yok.Sadece aşırı meraklıyım.O kadar akıllı olduğumdan değil, ben sadece problemler üzerinde biraz daha fazla kalıyorum."
-Albert Einstein