insanlar kişisel çıkar odaklı oldukları, buna karşılık daha büyük çıkar ve sorumluluklara sahip olmaları gerektiği pompalanarak büyütüldükleri için çokça yaşanan anlardır.
nedeni çok belli bence, bir arada yaşıyoruz. bir aradalığı şehir olarak alın, ülke olarak alın; hadi siyasi boyuta geçmeyelim bir mahalle olarak alın. Mahallenin iyiliğine olan birçok şey, mahalle halkının belli bir kısmı için iyi değildir. Mahalleye herkesin iyiliğine olacak bir yenilik getirmek için yaşayan herkesten para toplasanız ve o kullanılarak bunun yapılması akla yatkın geliyor, öyle değil mi? ama insanlar bir yerlere para veriyorlar, bu paranın ceplerinden çıktığının farkında değil ve dahası bu paraların çıkması karşılığında bir şey göremeyince aptal olurlar tabii.
Yukarıda bahsedilen farklı örnekler de adaletsizliği gösteriyor, benim örneklerim de öyle. nereye geleceğim, hukuki düzlemde bir vakanın en az iki tarafı olur ve vaka sonunda iki tarafın razı geldiği bir şekilde çözülürse adalet sağlanmış olur. toplum hayatında vaka sayısının ne kadar olabileceğini ve bu vakaların kaçının taraflara adil gelecek şekilde sonuçlandığını düşünün. zaten buradan durumun imkansızlığı ortaya çıkar.
buradaki itirazım her bir umudunu yitirmiş kişinin adalet algısının bozulacağı, daha kötüsü adaletin sağlanması için mücadelesine devam etmemesi noktasında olur. herkes hayatı adil sürdürme tarafında olsa emin olun bunu konuşmayız. ama kim neden adil olmayan tarafta olsun diye sorulduğunda, samimiyetle kayıtsız şartsız adil çözümden yana olacak kişi sayısı kadar adildir hayat, daha fazlasına cesaretiniz var mı ona bakmak lazım.