Türkiye toplumunun kahir ekseriyeti tarafından din ve dindarlık, öncelikle gidilecek yol, taraf ya da karşıt olmak olarak değil de belirli ritüelleri icra etmek ve belirli fiziki özellikleri taşımak olarak algılanmakta. Belirli kıyafetleri giyinme, saç sakal kombinasyonunda belirli bir stil yapma ve gündelik hayat da artık geleneksel ve örfi hale gelmiş bir kısım ritüelleri yerine getirme takva ve dindarlığın zirvesi olarak görülmekte. Kimden yana olmuş, kime yandaş ya da uşak olmuş, kiminle iş tutmuş, emperyalizm ve siyonizm karşısındaki duruşu nedir, evrensel mustazaf-müstekbir mücadelesinde kendisini nereye konumlandırmakta vs… bunlar dindarlık ve takvanın ölçüsünü belirlemekte maalesef bir kıstas olamamakta.