bu kulüpler, futbol; taraftar için yok mu? yani kulüpler, taraftarlarına rağmen mi oynuyorlar yoksa taraftarıyla mı? özetle kulübün sahibi taraftar mıdır değil midir?
e o zaman taraftarın istemediği bir oyuncu nasıl kulüpte kalır?
hadi diğer ülkelerde kulüplerin sahipleri var, adam malın sahibi taraftarı dinlemeyebilir ki onlar bile müşteri sayarak kulak veriyorlar isteyerek veya istemeyerek; bizdeki dernek statüsünde ve bütün gücünü taraftarından alan kulüp yöneticileri bu afra tafrayı kime yapıyor?
üstelik şöyle bir durum da yok: hani oyuncu taraftarla ters düşen bir harekette bulunur da ( işte rakip takımın bir şeyini beğenir, gayriahlaki bir harekette bulunur vesaire) kulüp de sahada ona ihtiyacımız var der; la zaten taraftar saha içinden memnun olmadığı için istemiyor yoksa karakterine/ iyiliğine huyuna suyuna laf eden yok.
fikret orman'a statsız geçen yıllar taraftar baskısı nedir unutturmuş gibi. artık insanlar tolga'dan çok onu kollayanlara göz çevirmeye başladı zaten. ilk '' istifa istifa fikret orman istifa '' sesleri kuru ve kimseye faydası olmayan bir inat yüzünden yükselsin istemeyiz.
edit: yetmedi biraz daha yazayım.
maçı ailemle izliyorum. skor 1 - 1'e gelince '' penaltılara giderse kaybederiz. '' diye tahminimi söyledim. bunu demeyen kaç beşiktaşlı vardı merak ediyorum.
kalecileri yer değiştirsek ne olurdu acaba? Muslera ismi ve markası oyuncuları tedirgin ederken tolga'nın maalesef olumsuz imajı karşısındakini rahatlatıyor. penaltıyı kaçıran oyuncuların kalitesizliği değil bu, en yakın örnek italya - almanya çeyrek finali.