şırnakta yaptığım bi senelik asteğmenlikten dönüşte 3-4 ay kadar geçirdiğim rahatsızlık. ankarada gecenin 3ünde ambulansı, kalp krizi geçireceğimi düşünerek, nefessiz kalıp aradığım zamanlar olmuştur. 3.ye benim eve gelen ambülanstaki arkadaş, ''hacım senin kalpte bi sorun yok, bak 3.ye geliyoz, sen panik ataksın'' diyene kadar varlığından haberdar olmadığım bir olaydı.
beyniniz size resmen oyun oynuyor, ha bu öyle kolay üstesinden gelinebilecek bişey de değil. beyne verilen telkinler, sakin ol uyarıları falan işe yaramıyor, derin derin nefes almaya çalışıyosunuz, nefes alamadığınızı sanarak, bu da beynin bol oksijen ile kısa zamanda dolup kafa yapmanıza sebebiyet veriyor. sol kolunuzun uyuşup sıkıştığını hissediyorsunuz, kalbiniz gümgüm atıyor, inanılmaz bir panik içine giriyorsunuz. psikiyatrın verdiği paxil isimli ilacı 3 ay kullanıp, günde 7 bardak içtiğim kahveyi 3 bardağa düşürünce geçiverdi allah'a şükür, ancak bu hastalık bana görelilik felsefesini iyi kavrattırdı. 2 saat nasıl 2 gün gibi geçer, cehennem dünyada nasıl yaşabilir vs. gibi bir algı operasyonu oldu benim için diyebilirim.