hepimizin içinde çığ gibi büyüyen yalnızlığın sonucudur. *
özetlemek gerekirse, sakin ve sessiz bir mahalle gibi gözüken bir mahallede bazı zamanlar köpeğimi dolaştırıyorum. gecenin kimi vakitleri diye düşünelim. yemyeşil bir parkta dolaşıyoruz, çevrede bir tane insan yok. olmamasının da sebebi var aslında. çardakta bira şişesi kırıkları, yerlerde bira kutuları, ek olarak da çevrede olağan şüpheliler, birinin elinde de bağıra bağıra konuştuğu telefon. tekinsiz bir ortam ortaya çıkıyor.
diğer yanda, yollarda yeşil ışıkta gaza basan, gözü hiçbir şeyi görmeyen şöförler var. evlerin ışıkları yansa da derinden bir huzursuzluk hissediliyor. insanların birbirine güveni kalmamış, insanlar bırakın sevmeyi, saygı duymaktan korkar hale gelmiş, ne yazık ki yaşadığımız coğrafyada en doğru olarak kabul edilen insanlara uzak durmak ve yaşamaya çalışmak.
gündüzü bile geceye çeviren karamsar ve kötümser atmosferde, insanların aileleri dışında kimseyi sevmeye cesareti yok, tek düşündükleri hayatlarını sıkıntısızca devam ettirebilmek malesef.
bu korkuyu yüreklerde doğuran şehir kırolarına, şımarık ve laubali insanlara yazıklar olsun!