bu kurgu ile yazılmış her cümleyi seviyorum çünkü beni güldürüyor. o kadar elitist ki. sokaktan bir adamı çevirip abi içsel yalnızlık konçetrosu nedir diye sorsan sanırsın şakır şakır felsefe yapacak elinde tuttuğu içinde petrus olan kadehi ile. bu toprağın atar damarı değil bu kurgusallıkta yelken açmış cümleler.
eskiden radikal ortamlara girip çıktığımız dönemlerde halka rağmen halk için diye çırpınırdı bir grup burjuva. ama kendilerinin burjuva olmadığını bilakis halkçı olduklarını iddia ederlerdi. şimdi bakıyorum herkes bu tip öykünmelerin peşinde koşar olmuş. aslında sevindirici tabi ülkemin gençlerinin entelektuel gelişimlerinin zirve yapması.
bende isterim vefa'da gezerken karşıma çıkan mahalle arasında top koşturan çocuklardan birinin takım arkadaşına; attığın pas içimizdeki tüm mermer kaleleri yıktı, sırça köşklermizde sakladığımız minimalist mutluluğumuzu açığa çıkmadan köreltti desin. ya da beyazıt'ta oraya buraya kara kedi, yüzde52 yazan gençlerin duvarlara öss ye inat yaşasın hayat yerine sokaklarda yapılan bayağı müziğe inat yaşasın konçerto sonat şeklinde sloganlar yazarken göreyim. gönül bunların hepsini ister. mamafih tüm bunlar olamıyor.
cezmi ersöz, kürşat başar, yılmaz odabaşı triosu arası bir yerlerde mekan iştigal edenlerin yüzünü azıcık büyüdükleri yere çevirmleri gerek aslında. üniversiteye gidip iki tane kelam öğrenince afili cümleler kurmak adına bu tip komik cümlelerin ardından yalnızlık tahilili yapma gayreti samimiyetten uzak geliyor bana.