"en sonunda geldin facebook'umuza canııım, hoşgeldin"
şu cümle kadar beni hiç bir cümle bu kadar rahatsız etmedi. birisi tepemde "ne demiş şair..." diyerek konuşsa daha az sinirlenirim yani. aylardır yoktum feysbukta yoktum, şimdi geldim. herkes mutlu oldu.
duvar dedikleri yere yazdılar da yazdılar, pokelediler, mesajlar çektiler...
e amuğa goyum, ne kattım ben bu feysbuka girdim de?
ben ona birşey katmasam da o gavurun icadı beni bilgisayarın başına kilitlemeye yetti. arkadaşımın arkadaşının eski ilkokul arkadaşını bulup mutlu oluyorum. oha artık! kendi ilkokul arkadaşlarımı bulmam yetmiyormuş gibi...
hakikaten birşey katmadım ben bu feysbuka.
bana da o bir şey katmadı ama eski bir arkadaşım buldu beni feysbuktan. aynı mahalledeydik. taşındığımız için onu en son on iki sene evvel gördüm, orta okulun başında. garip bir kızdı derya. iki terliği birbirinden farklı, saçı erkek gibi kısacık kesilmiş, sürekli sokaklarda gezen, dudağı ve burnu arasında hep yeşil sümük ihtiva eden bir kızdı. sevmezdim pek. çocuk aklı işte...
beni bulmuş on iki sene sonra, güzelleşmiş. sümüğü gitmiş. terlik giymiyordu, ayakkabıları da normaldi, ikisi de aynıydı en azından. "çok değişmişsin" dedi. "hiç değişmemişsin" dedim ama içimde kaldı "sen çok değişmişsin, sümüklerin gitmiş" diyememek...
işte bu feysbuk bana böyle hayvanca düşünceler kattı. halbuki kızcağız en masum duygularıyla gelmiş bana, ben sümüklerden falan bahsediyorum. hayvanın tekiymişim gerçekten. sokakta görse beni, yüzüme tokadı basar. hakediyorum yani.
"hiç hoşgelmedim canım bu feysbuka, hoş da bulmadım"