sözlük yazarlarının anıları

entry203 galeri video1
    155.
  1. yıl 2005, üniversite yıllarım, kütahya'da okuyorum. ev arkadaşımla birlikte müstakil bir evde kalıyoruz, merkeze yürümeyle 5-10 dakikalık mesafe. ana caddenin yanı, yol kenarında bir mahallenin köşesindeyiz. pek tekin olmayan bir mahalle. ev iki katlı, üst katta yaşlı ev sahibimiz kalıyor. ramazan ayındayız, kendisi tatil sebebiyle çocuklarının yanına gitmiş. ev arkadaşım da yok, evde tek başımayım.

    akşamın kör saati, kapı çalıyor. açıyorum kapıyı karşımda 5-6 tane kazık kadar adam. içlerinde ufak tefek çocuklar da var. diliyle dişi arasında mırıldanıyorlar, ne istiyorsun diyorum cevap vermiyorlar. mal gibi karşımdaki adamların suratına bakıyorum, aynı dizilerde olduğu gibi kesişiyoruz. ne istiyorsunuz kardeşim ne var diyorum, yine cevap yok, ama mırıldanıyorlar birşeyler, anlaşılmıyor ne dedikleri.

    o zamanlar da tipim böyle biraz alışılmışın dışında. saçlarım normalinden uzun ve dik, çenemdeki sakalım da baya bi uzun. üzerimde slipknot t-shirtü var, kulağımda da bir halka küpe.

    bunlar beni beni böyle görünce mal sandı galiba, bir anda üzerime atlayıp gasp edecekler sanıyorum. bi yandan da oğlum burası öğrenci evi, en fazla dolaptaki biraları alırlar diyorum. öğrenim kredisini çekip ezeli zaten günler olmuş. bir halt yok ki soktuğumun evinde.

    elemanların başı öne eğik, kimse bir şey söylemiyor. aynı dizilerdeki gibi, mal mal duruyor tipini siktiklerim. birşeyler mırıldanıyorlar ama anlaşılmıyor. küpecikli bir şey söylüyorlar. belki 2-3 dakika boyunca bu muhabbet devam ediyor.

    kapıyı kapatıyorum tekrar. odama geçip camdan salaktan bakıyorum gittiler mi diye, binadan çıkan yok. sonra tekrar kapı çalıyor. önce koşarak mutfağa gidiyorum. elimi çekmeceye atıyorum, o an heyecanla elime gelen bıçak meyve bıçağı. siktiğimin meyve bıçağı evet. küçücük bir bıçak, bir halta yaramaz dandik bir malzeme. bakıyorum etrafta bıçak yok. muhtemelen lavabo içerisinde yığınla duran bulaşıkların en alt zemininde bir yerde saklanıyor. dolabı açıyorum, diğer elime de dolaptan bir bira alıyorum. sonra kapıya gidiyorum, kapıyı açıp, yere koyduğum birayı alıyorum ve "yeter ulan" diye bağırıyorum, birayı kapının köşesine vurup kırıyorum * *, çıplak ayakla bunları kovalıyorum. bildiğin binadan çıkıyorum sokakta bunları kovalıyorum köşeye kadar, hepsi bir yere dağılıyor.

    bir elimde meyve bıçağı, diğer elimde kırık bira şişesi naralar atıyorum mahallede. bildiğim tüm küfürleri ediyorum. sonra yavaş yavaş eve yürüyorum, yakıyorum bir sigara. ramazanda içmeme prensibime ara veriyorum, biraz içiyorum ve yatıyorum.

    o tayfayı tekrar hiç görmüyorum. uzunca bir süre muşta ile geziyorum ama. arkadaşım minik de bir süre bizde kalıyor. evet tahmin edeceğiniz üzere minik pek minik değil.

    aradan yıllar geçiyor, bir gün internette dolanırken kütahya ile ilgili bir habere denk geliyorum. manilerden falan bahsediyor, küpecik falan diyor. meğer küpecik diye bir mani varmış, ramazanda çocuklar kapıya gelir harçlık, şeker ıvır zıvır falan alırlarmış. ne bileyim ben adet olduğunu, hiç duymadığım mevzu yani. boşu boşuna tribe girmişim ve mahalleyi ayağa kaldırmışım.

    (bkz: küpecik)
    5 ...
  1. henüz yorum girilmemiş
© 2025 uludağ sözlük