aşk işte. o yüce sevgiyi hak etmeyen sevgili eskisi gibi değildir, yürek durmuştur.
"yureğim durdu.
ne de heyecanla çarpardı
sana dokunurken ellerim,
tenin beni örterken sevgiyle."
gereken fazlasıyla yapılmıştır, ama boşadır.
"zamanım doldu.
hep bir şeyler vermeye çalıştım sana."
umut dolu, saf, masum sevgisinden herkese vermeye hazır tertemiz bir çocuğun, yeni yeni aklının fikrinin yerleşmeye başladığını, hayatı yeni yeni anlamaya başladığını düşünün. ellerini, küçücük avuçlarını açıp gökyüzüne baktığını hayal edin. avuçlarını açıp "nerde?" dediğini, sonra dayanamayıp, yüzünü buruşturup, hıçkıra hıçkıra ağladığını.
"nerede mavi mutluluklar?
nerede sevdamiz ve yarin umutlarimiz?" diye o ince, çocuk sesiyle bağırdığını.
sonra büyüyüp, neyin ne olduğunu görüp, hayatın, çok güvendiği, sevmek için direndiği o insanların bunu çok da hak etmediğini fark edip,
"bir ömrümü yalnızca sevgi vererek geçirebilirdim,
ama sizin vermeye pek degil hic vaktiniz olmadi" dediğini.
aranılanın bulunamadığının masum göstergesidir bu şarkıyı oluşturan satırlar, gece gece de insanı bir garip eder, plansız melankolilere sürükler...
(kurtulmak istenirse huzun kovan kusu tam tersi bir etkiye sahiptir.)