duygusal olarak ikili ilişkiler anlamından konuşuyorsak;
aslında tanışıyorsunuz ama ya fark etmek istemiyorsunuz yada kıymetini bilmiyorsunuz. baktığınız ilk yer -ki erkekler de böyle- genelde dış görünüş olduğu için daha kişiliğine inmeden karşıdakinin kafanızda arkadaşlık dahil hemen hemen bütün olasılıkları eliyorsunuz. çünkü çirkin erkek sevilmez.
velev ki bir şekilde tanıştınız hatta hoşlandınız filan bu erkek yada kadınla; sonraları kıymet bilmeme olayı vuku buluyor. çünkü siz her zaman daha güzellerine daha yakışıklılarına layıksınızdır. çirkin erkeğin kalbinin kırılmasında sorun yoktur çünkü.
aslında aradığınız ''iyilik'' kavramını bilinçaltınızda yatan hep o beyaz atlı prens etkisi nedeniyle yakışıklı erkeklerde aramaya veya şöyle diyelim; hoşunuza giden erkeklerde/kadınlarda aramaya devam ettiğiniz için bulamıyor olabilirsiniz. hoşunuza gitmeyen bir insan sizin için en iyi ihtimalle bir zaman sonra ''çok iyi bir insan ama...'' cümlesinin öznesi olmaktan öteye geçemiyor. bu özneden öteye geçen nadir durumlarda ise zaten aşık olmuşsunuzdur ve aradığınız iyiliği gerçekten bulmuşsunuzdur demek.
bu durumdan yakınan insanlar ya kendi içlerinde aradıkları iyiliğin ne olduğuna kendilerini kandırmadan karar vermeli yada bulamıyoruz, yok iyi erkek/kadın diye genellemerle vicdan mastürbasyonu yapmamalıdır.
kötü insanlar gibi iyi insanlar da hep var hayatta. az da olsalar var fakat her geçen gün kötü insanların hunharca duygusal işkencelerine maruz kaldıkları için nesilleri tükenmek üzere. o kötü insanlar da kendilerinden daha kötüleriyle karşılaşınca günahsız bebek rolüne bürünüyorlar ama aslında yaşadıkları sadece en amiyane tabir ile ''ah almak''.