bağımsız kürt devleti

entry86 galeri video1
    84.
  1. cemal acar'ın makalesi gayet bilgilendirici...
    --- alıntı ---
    Irak eski Devlet Başkanı, Kürdistan Yurtseverler Birliği Lideri TALABANi, 1990 yılında ABD Kongresinde yaptığı konuşmada, General BRADLEY’in ortaya koyduğu konsepti tersten söylemiş, tabir caizse, taşı tam da gediğine koymuştu: “Türkiye’de daha çok Kürt var, önce onlar ‘federasyon’ kurmalı.”(5)

    işte, olayın can alıcı yeri de burasıdır. Zira, özde aynı olan bu yaklaşıma göre, nüfusu fazla olan ülkenin Kürtçülük hareketine öncülük etmesi ya da önde gitmesi, diğerlerinin de onu izlemesi gerekmektedir. Peki, şayet nüfusu fazla değil de az olan öne geçer ve çıtayı bir yere dikerse, bu durumda ne olacaktır? Cevabı “bileşik kaplar teorisi” vermektedir: Diğerleri “de facto” olarak, yani fiili ve hatta zorunlu olarak bu çıtanın üzerine çıkmak durumunda kalacaktır!. Bunun anlamı da şudur: Kürt Sorununda belirleyici unsur, nüfusu en az olan Suriye’deki Self-determinasyon Hareketi, yani PYD’dir. Dolayısıyla, en alt sınır da PYD’nin eriştiği statü olacaktır. Diğer bölge ülkelerindeki Hareketler de, hayatın olağan akışı içinde er veya geç bu statüye çıkacaklardır, ki bugün için bu statü de “federasyondur.”

    Yöneticilerimiz yine aldanıp, bizi de kandırmasın!. Şayet, 1,5 milyonluk kitle bitişiğinizde federasyon statüsü kazanmışsa, 15 milyonluk nüfusu ana dil, kültürel haklar, yeni şehirler vs. söylemlerle sessizce kontrol edemezsiniz. Gerçekte istenilen “statü” olduğundan coğrafi bütünlük de risk altına girmiş demektir. Asıl büyük tehdit, öyle yetkililerimizin zannettiği gibi Suriye sınırından terör saldırılarına maruz kalınacak olması değil, orada gelişen statünün içeriyi de domine edecek olmasıdır. Sınıra ‘Çin Seddi’ dahi örseniz, bu etkileşimin önüne geçilemeyecek olmasıdır. Türkiye, bu yüzden Cumhuriyet tarihinin belki de en büyük yanlışını; yok yere Rus uçağı düşürüp üstüne de hamaset üreterek, çok kritik bir süreçte TSK.ni Suriye’de kuş uçuramaz, bisiklet dahi süremez duruma düşürüp, caydırıcılığını yitirip ‘sarı öküzü-PYD’ vererek yapmıştır. Maalesef cin şişeden çıkmıştır. ABD boşa tek kurşun atmaz!

    Dahası, PYD, sadece bayrağı taşıyıp çıtayı federasyona yükseltmekle de kalmamış; aynı zamanda, “Son ziyaretimde Ankara’daki Cumhurbaşkanlığı Sarayında Kürt Bayrağı dalgalanıyordu” diyen Barzani’yi de hareketlendirmiş; birkaç ay içinde referanduma gidip, yeterince demlenmiş olan Kürt Devletini de ABD’den alacağı onayla ilan etmeye sevketmiş, en azından bu süreci hızlandırmasına sebep olmuştur. PYD ise, adeta akıl tutulmasıyla Rus uçağı düşürüp, oyun dışı kaldığımız Suriye’de zaten 3 kantonlu “Rojava Federasyonu”nu ilan etmiş bulunmaktadır; buna 4. kantonu da ekleyip Menbiç boşluğuna yerleşerek arayı aşağıdan birleştirme savaşı vermektedir. Eş zamanlı olarak da dış ülkelerde temsilcilikler (elçilikler) açmaktadır. Bunun anlamı kervana PYD’nin de katılmasıdır. Zira, PYD halihazırda devlet inşa etmekte olan bir oluşum (state-building enterprise)’dur. Hatta, şimdiden bile devlet gibi davranmaya başlamıştır! Dolayısıyla, sürecin sonraki aşamasında, iki federasyonlu bir Kürt Devleti (Konfederasyonu) ortaya çıkması kuvvetle muhtemel olup, böyle bir gelişme kimse için sürpriz olmamalıdır!. Dörtlüsünü konuşmak ise bu aşamada erken, yersiz ve zamansızdır!…

    Yetkililerimiz konuşadursun, atı alan neredeyse Üsküdar’ı geçmiş bulunmaktadır. Zira, PYD bugün bile, 1933 “Montevideo Konvansiyonu”ndaki Devleti tanımlayan 4 temel kriterden hepsini sağlamış durumdadır:
    1 Daimi bir Nüfus (permanent population);
    2 Belirli bir Toprak (defined territory);
    3 Yönetim icra eden bir Hükümet;
    4 Diğer devletlerle ilişki kurma kapasitesi.(7)

    PYD’de eksik ne kalmıştır? Sosyalist Enternasyonel’den sonra sıra BM’ye mi gelecektir?
    --- alıntı ---
    http://odatv.com/turkiye-...gladi-mi--0308161200.html
    0 ...
  1. henüz yorum girilmemiş
© 2025 uludağ sözlük