bu keratalar kadar lakayt, skine takmaz canlılar görmedim. bazen yanınıza gelsin, sizi eğlendirsin diye kıçınızı yırtarsınız ama en küçük tavizde bulunmazlar ve derin devlet adamı ciddiyetiyle karşılık verirler. sonra bir an gelir, gelir kendisi sürtünmeye, sırnaşmaya başlar şerefsiz. başlarsınız sevişmeye... sonra hemen sıkılır, "ne lan bu laubalilik! sapık mısın lan sen pezevenk!" dercesine bir ısırık (ki sağlam ısırıktır; birazcık daha yüklense kanatacak türde)atıp kaçıp gider, kıçını yayıp yatar köşesine ya da her nereye isterse (her yer onundur, bacak kadar boyu olsa da patron her zaman odur)...
başımdan geçen bir hikayeyi anlatayım da tam olsun: kedimin lastik bir topu vardı. oyun amacıyla ben atardım, o da köpek misali kapıp geri getirirdi. bazen ağzında lastik topla yanıma gelip miyavlardı, "valla canım sıkıldı. şunu at da oynayalım." diye. bu zalım bana bozuk olduğu zamanlarda topunu ayağımın dibine usulca getirir sonra topla oynuyorum bahanesiyle ayaklarıma saldırıp çizik çizik ederdi. "gel lan buraya!" deyip yakalayacağım zaman da garip bir ses çıkartıp (alaycı gülüş mü diyelim artık?)ok gibi fırlayıp kaçardı.