Yaşamak ki hüzünlü dalgalarda,
bir başka boyut ırmağı hayatın
kaderin cilvesi ağaçlar
sorsan adınla yüklüdür bu duvarlar
sorsan kaç dağ
sorsan kaç adım geri gitmiştir
sorsan kanamış tekrar dirilmiştir
tanrı yitirmiştir nesnelliğini
halet-i ruhiyem parlayan
dişleriyle bir çocuk
ruhum şafağından sökülmüş güneş
ve ölmüş vaat eden ne varsa umudu
sönmüş beyaz kokan sokağı, insanın
yanmış her ne varsa geriye dönen
muhtelif soruların yalnızlığıyla
duruyor adımlarım, ey tanrı
hiç ölmüş gibi hissettin mi?
şakaklarına doğru süzüldü mü
kan
güneşin gözlerini yaktığı oldu mu
hiç.
koca bir hiç, koca adamlardan
koca hiçler
milyar yıllık saltanatında dünyanın
kalan acı hisler, ve ister ruh
yaşamayı binlerce yıl
gitmeyi uzaklara millerce
kalmayı yanı başında sevdiceğinin
inan tanrı, duyulmuyor başka
gezegenlerin çığlıkları
su henüz yolunu bulmadı
biliyorum, gidiyor ruhum bir tren garında
gramofonda 50 yıllık sesler inşaa
ediyor bedenimi.
kati suretle bu düşüncelerimi
yerle yeksân et düşlerimi ve beraberinde
bu saçma sapan korku ve
ve bu alelâde rüyalarımı.