Kapitalist oligarşinin il komutanı tarafından emekçilere karşı taksim müdafasına dönmüş olan bayramdır . Anayasaya göre yürüyüş ve toplantı yapmak için izin almanın bile gereksiz olduğu bugün taksimi bir kale olarak gören burjuvazinin faşist kolluk güçlerince gaz bombaları , coplar , tazyikli sular ile geri püskürtülmeye çalışılan bir emekçi ve işçi kitlesi vardı. Ancak feodal bir kentte görülebilecek bir kale savunması örneği olan bu tutum yalnızca istanbul'da gerçekleşmedi. Ankara'da emek sömürüsüne karşı haklarını haykıran emekçilere ve işçilere de plastik mermi kullanarak bayramı teröristlere karşı yürütülen bir operasyona dönüştüren polisin devlet adına kullandığı faşizmi iliklerimize kadar yaşadık.
Sonuç kim ne derse desin artık bu ülkede demokratik yollardan sosyalizm getirmek gibi bir derdi olan tüm emekçi ve işçi kitlesi ile konfederasyonları zaten açık olan gerçekleri daha da net gördü. Sosyal demokrasi , sosyalizm , sol ulusal ideolojiler karşısında kapitalist burjuvazinin faşizmini 1 Mayıs gibi sembolik toplantılarda dahi ensesinde hissettikten sonra demokrasinin totaliter biçimini ve köleci ekonomik-siyasal yapısını daha fazla savunmalarının pek bir anlamı kalmasa gerek ilerleyen yıllarda. Kısacası sosyalist bir gelecek için sınıflı ve devlet iktidarını ele geçirme odaklı bir stratejinin hele ki sendikalar ve konfederasyonlar ya da sivil toplum kuruluşları ile devlet terörünün karşısında demokratik davranabilme yetisinin sınırlarının zorlanarak inşa edilemeyeceği bir geleceğin karanlık tablosunun çizildiği gündür.Emek platformu kapitalist burjuvazi karşısında ulusal oligarşiler ile uzlaşma sonucu ancak kapitalist sömürüden aldığı tavizlerle işçiler ve emekçiler adına mevcut faşizmi daha da fazla arttıracağı gerçeği ile yüzleşmek zorundadır.