Kul hakkının helalliği her zamanki gibi bazı taş kafalılar tarafından çarpıtılmıştır.
Kul hakkı karşıdaki seni "kalbiyle" affederse helal olur. Senin kendi g+tünü cehennemden kurtarmak için karşıdakini "hakkını helal et" diye psikolojik baskı ile rahatsız etmeye hakkın yok.
Özür dilersin, yaptığından pişman olduğunu söylersin, af dilersin. Helallik istemek budur. Yoksa maganda gibi köşeye sıkıştırmakla olmuyor bu işler.
– hakkını helal et yeaa. Bi daha görüşemiycez.
+ ne demek helal olsun. (Yalan söylemiştir. Yüreğine öküz gibi oturmuştur yapılan.)
Yukarıdaki örneğe ilişkin bazılarının şöyle dediğini duyarsınız: "ağzından 'helal ettim' lafı çıktı mı kalbinden helal etmemişse de helal etmiş sayılır." Yok efendim öyle bir şey. Biri yalan söylemenin günahını üstüne alır. Diğeri de kul hakkıyla kaldığı yerden devam eder.
Kul hakkıyla ilgili yanlış anlaşılan bir şey daha var ki, bu hakkın tamamıyla "kul"a bağımlı olduğunu sanmak. Halbuki günahları sadece allah affeder. Günah affetmek bir kulun haddi değildir. Yalnızca allah insanların birbirini affettiğini görmek istiyor. Senin haksızlık yaptığın kişinin üzerinden taş gibi oturan o yükü kaldırdığını görmek istiyor o kadar.
Sen "gerçekten" üzgünsen karşıdaki de affetmeyecek kadar kindarsa zaten senlik bir şey yok. Senin günahını affedecek olan kişi allah. Her şey niyettir. Kimin niyeti iyiyse o kazanır ahirette.