polisler için pek de şenlik havasında geçmeyen gündür. sabah 5:30'da kalkılır, şubeye gidilir, gruplar görev yerlerine gitmek üzere otobüslere biner, çoğu polis otobüste birşeyler** tıkıştırır, görev yerlerinde timlere ayrılınılır. her tim için 4 kişi kalkancı 4 kişi de biberci seçilir. kaşar* polisler vücutlarının muhtelif yerlerindeki yara bere izlerini göstererek ilk kez 1 mayısta görev alacakların gözünü korkutur. şube amirinin direktifleri doğrultusunda herkes pozisyon alır. stresli bir bekleyiş başlar 4700 gramlık robocop teçhizatı, 1384 gramlık silah, takribi 1,5 kiloluk kask ve ıvır zıvırla beraber 78 kiloluk bir polis memuru vasati 88-90 kiloluk bir ağırlığa ulaşır. bütün polislerin gözü şube amirinin ağzındadır. bu esnada yavaş yavaş kiremitler ve molotoflar patlamaya başlar. hemen bir panzer su püskürterek ilk dalgayı savar. bu ilk çatışmanın kazanılması çeviğe büyük moral verir. şube amiri hararetli hararetli telsizde konuşmakta bir yerlere raporlar vermektedir. en sonunda beklenen onay gelir. biberciler ilk atışlarını yapar. gaz kovanlarının teneke kutuları yere düşer düşmez çevik fırlar. 7 saatlik stresli bekleyiş sona ermiştir. ne olacaksa olsundur. ilk hücumu yapanlar yarım saat sonra geri gelir yerlerine hemen arkalarındaki diri polisler kaydırılır. şube amiri tam bir general havasında çatışmayı bire bir kontrol etmektedir. eğer varsa aynı devreden kankalar birbirlerinin arkasını kollarlar. bir çeviğin yere düşmesi daha da kötüsü timden kopartılması kadar onur kırıcı bir şey yoktur. böyle birşey yaşanması durumunda bölgeye en yakın polisler yaka numaralarını söküp jopları ters çevirirler. (tutacağı uç tarafa gelip daha fazla can acıtsın diye, jopunu ters tutan bir polis görürseniz arkanıza bile bakmadan kaçın). o anda oradaki polis, eylemci, yoldan geçen vatandaş aynı tablonun içindeki farklı renklerdir. kimse olan bitenin farkında değildir. insana herşey bir bilgisayar oyunu oynuyormuş veya film izliyormuş gibi gelir. ağır çekimde bir kız yere düşer, bir molotof kokteyli döne döne bir polisin tam kaskında patlar, ilerde 4 polis çok zayıf bir genci tekmelemekte, geride neredeyse dirseğe kadar bileği yarılmış bir polise selpakla sözde pansuman yapılmakta, şube amiri deliler gibi bağırmakta ve kuyruğu kırık bir kedi yavrusu insan bacakları arasında şaşkın bir o yana bir bu yana koşuşturmaktadır. ertesi gün herşey tarih olur, biz, siz onlar ise dipnot. bazen metroda, dolmuşta, tramvayda yüzü hafiften hırpalanmış hiç tanımadığınız birisi selam verir. dikkatli bakınca sanki ismini unuttuğunuz ilkokul arkadaşları gibi bir o kadar tanıdık ve bir o kadar da tanımadık gelen bu kişinin öncesi gün pankart taşıyan eylemci olduğunu hatırlarsınız, selama aynı güleryüzlülükle karşılık verilir, ne olacak bu fenerbahçe' nin hali muhabbetine girilir, iki durak ilerde ayrılınca karşılıklı hayırlı işler, hayırlı okullar denir, dünyanın ne kadar küçük, ne kadar kutuplu, ne kadar gürültülü ve ne kadar kahpe olduğu anlaşılır, bu şenliği tertip edip yukarıda elini kolunu bağlayıp aşağıdaki vahşete kayıtsız kalan kişiye ne olur birazcık merhamet et yoksa birbirimizin kanıyla yüzümüzü yıkayacağız diye dua edilir, karşı koltukta size gülümseyen bir bebek görülür, gıgısını gıdıklamamak için bünye zor tutulur, büyük acılara rağmen ufak mutlulukların hatrına hayata yeniden dönülür.