Ömrünü tarihe, özel olarak Osmanlı tarihine vermiş, bu alanda yerleşmiş pek çok yanlışlığı düzeltmiş, tarihin bilinmeyen gerçeklerini ulaşılması en zor belgeleri konuşturarak dünyaya sunmuştu ... Hayal edebilmenizi kolaylaştırmak için ... Yatarken gözünün önüne geçmiş yaşamın kahramanları-olayları geliyor, bazen onları, yani "okuması, yazması gereken belgeleri" düşünmekten uyuyamıyor, sabah uyandığında kahvaltısını ettikten sonra hemen tarihle ilgili kitaplara belgelere dönüyor ve bazen aynı evde yaşamını geçirdiği eşiyle üç gün konuşmadığı oluyor. .. Bunu bir tutkuya ve misyona dönüştürüyor... Kendi hayatına dair soruları cevaplarken dahi yanlış bilgi verme endişesiyle yıllarca sakladığı kişisel belgelerine başvuruyor ... "Nasıl tarihçi olunur"u bana kendi hayatını anlatırken de gösteriyor.
Hocam, bugünden baktığımızda içinde bin bir çeşit insan tipi ve yüzyıllara yayılmış bitmez tükenmez hikayelerin olduğu bir masal gibi okuyabiliriz Osmanlı tarihini... Eski yaşamları yüceltip, süsleyip, kötüleyip, yargılayabiliriz: yüzyıllarca sürmüş bu medeniyeti bilenin azınlıkta olmasının verdiği rahatlıkla yazılar yazıp taraftar toplayabiliriz. Bunu yapanlar var. Sizi sıkma pahasına çok tartışma konusu olmuş bazı sorulan sormak istiyorum. Fatih'in annesi Hristiyan mıydı?
Evet, cariyeydi ve Hıristiyandı. Murad'ın annesi Nilüfer Hatun da Rum'du. Bütün Osmanlı hanedanı Nilüfer'den, bir Rum hatundan geliyor. Neye hizmet etmek için bilmiyorum, ama bazıları, "Türklüğü ileri sürmeyin, karşığız , yarı Rumuz," diyor. Bu da manasız. Türk çok eski zamandan beri var, Orhon Nehri kıyısında, 8. yüzyılda kendini Gök (Kök) Türk diyen atalardan beri kavim olarak Türklük bilinci var. 15. yüzyıl tarihçisi Aşıkpaşazide'yi okuyun, hep, "Türk kapuyu aldı, Türk arkalandı," der. O zaman devlet, hanedan demek olduğu için "'Osmanlı devleti" diyoruz, yani haneda· nın tarihini yapmak, hanedana yaranmak istiyor ama, kavim olarak Türklüğünü gayet iyi biliyor. Evliya Çelebi o kadar iyi biliyor ki, ''biz Türkler Orta Asya'dan geldik," der.