meraktan yazıyorum sözlük

entry54 galeri
    30.
  1. bir gün
    bir sürü karanlık, suratsız, çirkin
    yalnız, kibirli, sinirli ağacın olduğu kalabalık ama bomboş bir orman varmış
    hiçbir ağaç başkasını önemsemez hep birbirleriyle yarışıp daha çok uzamaya çalışıyorlarmış
    en ufak çiçeklere bile bunu öğütlüyorlarmış
    yukarıda birbirlerinin yüzlerine gülse de toprağın altında köklerini koparırlarmış birbirlerinin
    işte bu kadar iğrenç bir ortamda başlamış her şey
    hayalcinin biriymiş o
    isterse rüzgar olup eser, isterse bulut olup uçarmış,
    isterse bülbül olup ötermiş, isterse gül olup gülermiş
    kimseye söylemezmiş ama bunu
    zaten kimsede bunu görecek kadar bakmazmış ona
    yada başkası onu gördüm diyemeden kaybolurmuş
    bir gün toprağın kokusunu o kadar özlemiş ki
    hayal etmiş
    yağmur olmuş, yağmış her yere
    karışmış toprağa
    çekmiş dilediğince
    sonra bir tohuma girmiş
    uyuyakalmış orada
    o kadar rahatmış ki orası
    hiç ayrılmak istemiş
    sanki onu ona bağlayan bir güç varmış gibi
    günlerce uyumuş
    ne saati ne takvimi varmış onun
    uyumuş oda
    ta ki üşüyene kadar
    sanki üstü açılmıştı gece
    gözlerini açmadan eliyle ayağıyla yoklamış çevresini, bulamamıştı
    yataktan düşmüş olabileceğini düşünerek açtı gözlerini
    buldu yorganını çekti ama
    artık tohumda olmadığını fark etmişti
    çıktı dışarı
    kafasını bir kaldırdı
    dünyanın güzel renkleriyle, en güzel kokularıyla, en güzel şarkılarıyla, en güzel günleri, hatta ve hatta en güzel çaylarından daha güzel bir şey gördü
    o tohumdan o kadar güzel bir çiçek çıkmıştı ki
    kurduğu hiçbir hayale benzemiyordu o
    elini yaladı saçını düzeltti, yakalarını çekiştirip düzeltti birde papyon yaptı, hohladı ağzı kokuyor mu diye, yürüdü yanına doğru
    yaklaştıkça ayakları erimeye başladı
    sanki yine yağmur oluyordu ama bu sefer kendi istemeden
    toparlanmaya çalışırken yaprağına tosladı
    adını söyleyip, kim olduğunu anlatacaktı, onu öğrenecekti, arkadaş olup yıllar içinde aşık olunca aşkını itiraf edecek, onunla beraber mutlu bir hayat yaşayacakken sadece "ki" diyebildi
    konuşmayı pek beceremediğini o an anlıyordu
    o zamana kadar konuşmasına gerek kalmamıştı çünkü
    hayalleriyle konuşmasına gerek yoktu zaten hepsi her düşüncesini biliyordu
    ama bu başkaydı
    neyse ki o kendisinin "ki" dediğinin duymamıştı
    hatta arkasını bile dönmemişti
    oda kendisi onun karşına geçti
    özür dilemek istiyordu ki
    ağladığını gördü
    daha önce hiç yaşamadığını bir hissi yaşadı bir an
    sanki içinde bir şeyler suya düşmüştü
    ya da yine aynı şeyler yıkılmış gibiydi
    özür dileyemeden sevdiğini söyledi ona
    baktı ki güldü
    bir daha dedi
    her dediğinde daha güzel gülüyordu
    oda hep demeye karar verdi
    hep diyordu oda hep gülüyordu
    ama işte bazen yinede ağladığını görüyordu onun
    her öyle gördüğünde de paramparça olup dökülüyordu
    yanıyordu, perdeyi savuran rüzgarla etrafa saçılıyordu
    ve git gide büyümeye başladı bu his
    ağlıyordu o durmadan
    hem de kendisi yüzünden
    sanki her ağladığında kalbine bir tane daha köz düşüyordu
    dayanamıyordu
    artık sadece sevdiğini söylemiyordu
    mutlu etmek için her şeyi yapmayı göze alıyordu
    kendisi yere bağlı olduğu için bir yere gidemiyordu
    ona eskiden güzel şeyler anlatıyordu
    sonrada hepsini ilerde beraber yapmaya söz veriyordu
    bunu duyunca çok mutlu oluyordu çiçek
    ama artık ilerde yapacaklarını söylediğinde bile üzülüyordu çiçek
    oda hepsini hayal ediyormuş
    kendisi gerçekleştirmeye çalışıyordu
    bir günbatımı oluyormuş, bir deniz
    bir tavşan oluyormuş, bir köpek
    o kadar çok hayal kuruyormuş ki artık aklı yetmiyormuş
    eli kolu tutamamaya başlamış
    yılmamış yinede
    yorulmamış ta
    son kez bir bülbül olmuş
    uçmuş
    ormanın diğer tarafına
    çirkin ağaçların bittiği onun yerine düzenbaz maymunların olduğu yere
    onlardan bir hindistan cevizi kabuğu istemiş
    onlara karşılığında her şeyi yapabileceğini söylemiş
    ve hindistan cevizi karşılığında hayallerini vermiş
    hepsini hem de
    almış kabuğu
    çiçeğe gitmiş
    yolda külleri savruluyormuş
    hayalleri gidince kendisi de yok oluyormuş
    neredeyse yarısı yok olana kadar varmış çiçeğe
    onu olduğu yerden almış
    kabuğa koymuş
    tüm ormanda günbatımının en iyi göründüğü ağacı bulmuş
    en üst dalına koymuş onu
    son kez gülüşünü görmek için vazgeçmiş her şeyden
    bakmış gözlerine
    onunda gözlerindeki son damla düşmüş
    ve bülbülün külleri arasında solup gitmiş
    1 ...