bir gün
bir sürü karanlık, suratsız, çirkin
yalnız, kibirli, sinirli ağacın olduğu kalabalık ama bomboş bir orman varmış
hiçbir ağaç başkasını önemsemez hep birbirleriyle yarışıp daha çok uzamaya çalışıyorlarmış
en ufak çiçeklere bile bunu öğütlüyorlarmış
yukarıda birbirlerinin yüzlerine gülse de toprağın altında köklerini koparırlarmış birbirlerinin
işte bu kadar iğrenç bir ortamda başlamış her şey
hayalcinin biriymiş o
isterse rüzgar olup eser, isterse bulut olup uçarmış,
isterse bülbül olup ötermiş, isterse gül olup gülermiş
kimseye söylemezmiş ama bunu
zaten kimsede bunu görecek kadar bakmazmış ona
yada başkası onu gördüm diyemeden kaybolurmuş
bir gün toprağın kokusunu o kadar özlemiş ki
hayal etmiş
yağmur olmuş, yağmış her yere
karışmış toprağa
çekmiş dilediğince
sonra bir tohuma girmiş
uyuyakalmış orada
o kadar rahatmış ki orası
hiç ayrılmak istemiş
sanki onu ona bağlayan bir güç varmış gibi
günlerce uyumuş
ne saati ne takvimi varmış onun
uyumuş oda
ta ki üşüyene kadar
sanki üstü açılmıştı gece
gözlerini açmadan eliyle ayağıyla yoklamış çevresini, bulamamıştı
yataktan düşmüş olabileceğini düşünerek açtı gözlerini
buldu yorganını çekti ama
artık tohumda olmadığını fark etmişti
çıktı dışarı
kafasını bir kaldırdı
dünyanın güzel renkleriyle, en güzel kokularıyla, en güzel şarkılarıyla, en güzel günleri, hatta ve hatta en güzel çaylarından daha güzel bir şey gördü
o tohumdan o kadar güzel bir çiçek çıkmıştı ki
kurduğu hiçbir hayale benzemiyordu o
elini yaladı saçını düzeltti, yakalarını çekiştirip düzeltti birde papyon yaptı, hohladı ağzı kokuyor mu diye, yürüdü yanına doğru
yaklaştıkça ayakları erimeye başladı
sanki yine yağmur oluyordu ama bu sefer kendi istemeden
toparlanmaya çalışırken yaprağına tosladı
adını söyleyip, kim olduğunu anlatacaktı, onu öğrenecekti, arkadaş olup yıllar içinde aşık olunca aşkını itiraf edecek, onunla beraber mutlu bir hayat yaşayacakken sadece "ki" diyebildi
konuşmayı pek beceremediğini o an anlıyordu
o zamana kadar konuşmasına gerek kalmamıştı çünkü
hayalleriyle konuşmasına gerek yoktu zaten hepsi her düşüncesini biliyordu
ama bu başkaydı
neyse ki o kendisinin "ki" dediğinin duymamıştı
hatta arkasını bile dönmemişti
oda kendisi onun karşına geçti
özür dilemek istiyordu ki
ağladığını gördü
daha önce hiç yaşamadığını bir hissi yaşadı bir an
sanki içinde bir şeyler suya düşmüştü
ya da yine aynı şeyler yıkılmış gibiydi
özür dileyemeden sevdiğini söyledi ona
baktı ki güldü
bir daha dedi
her dediğinde daha güzel gülüyordu
oda hep demeye karar verdi
hep diyordu oda hep gülüyordu
ama işte bazen yinede ağladığını görüyordu onun
her öyle gördüğünde de paramparça olup dökülüyordu
yanıyordu, perdeyi savuran rüzgarla etrafa saçılıyordu
ve git gide büyümeye başladı bu his
ağlıyordu o durmadan
hem de kendisi yüzünden
sanki her ağladığında kalbine bir tane daha köz düşüyordu
dayanamıyordu
artık sadece sevdiğini söylemiyordu
mutlu etmek için her şeyi yapmayı göze alıyordu
kendisi yere bağlı olduğu için bir yere gidemiyordu
ona eskiden güzel şeyler anlatıyordu
sonrada hepsini ilerde beraber yapmaya söz veriyordu
bunu duyunca çok mutlu oluyordu çiçek
ama artık ilerde yapacaklarını söylediğinde bile üzülüyordu çiçek
oda hepsini hayal ediyormuş
kendisi gerçekleştirmeye çalışıyordu
bir günbatımı oluyormuş, bir deniz
bir tavşan oluyormuş, bir köpek
o kadar çok hayal kuruyormuş ki artık aklı yetmiyormuş
eli kolu tutamamaya başlamış
yılmamış yinede
yorulmamış ta
son kez bir bülbül olmuş
uçmuş
ormanın diğer tarafına
çirkin ağaçların bittiği onun yerine düzenbaz maymunların olduğu yere
onlardan bir hindistan cevizi kabuğu istemiş
onlara karşılığında her şeyi yapabileceğini söylemiş
ve hindistan cevizi karşılığında hayallerini vermiş
hepsini hem de
almış kabuğu
çiçeğe gitmiş
yolda külleri savruluyormuş
hayalleri gidince kendisi de yok oluyormuş
neredeyse yarısı yok olana kadar varmış çiçeğe
onu olduğu yerden almış
kabuğa koymuş
tüm ormanda günbatımının en iyi göründüğü ağacı bulmuş
en üst dalına koymuş onu
son kez gülüşünü görmek için vazgeçmiş her şeyden
bakmış gözlerine
onunda gözlerindeki son damla düşmüş
ve bülbülün külleri arasında solup gitmiş