Kıbrıs'ın en işlek caddesi dereboyu'nda fok(en iyi arkadaşım) ile beraber yarı ağlak bir şekilde kaldığım yurda doğru yürüyorduk. açık konuşmak gerekirse önlenemez fakirliğimin yine dem vurdu günlerdeyim. iş bu üstüne birde rahatsızım. Kulağım akıntı yapıyor iltihap, kan karışımı akıp duruyor. Canımın yanmasından çok tedavi olmadığımdan ötürü işlerimin aksıyacağı düşüncesi nabzımı yükseltiyor. Hem çalışıp hem okuduğum için bi' düzen akışım var. Hasta olma gibi de bi lüksüm söz konusu değil, çünkü iş başvurusu oldukça fazla olduğu için derdini anlatman da zorlaşıyor. Kaldı ki çıksan bi daha iş bulucaksın da, konumunu ayarlayacaksın da vs. Neyse bunlarla moralim tuzla buz zaten 2.5 ay maaşımı alamamış olmam, ilaç alamayacak olamamın çabası.
Velhasıl suratım beş karış, kötürüm gibi yürümemden olacak yol boyunca 3-5 kişi durup iyi olup olmadığımı, kaldığım yere bırakabileceklerini söylediler. Geleni gönderdim. Aslında tam olarak istediğim de buydu galiba. Beyaz atlı prensin (şahin dışında beyaz arabada olur) beni gelip kurtarması fakat gelen her tip o an gözüme o kadar değişik geldiki birine sesimi bile yükselttim en son sen kim oluyorsun dercesine.
Yurduma çok az kalmıştı ki kulağının ağrısı arttı. Sabaha kadar uyuyamayacağımı düşünüp tribe falan girdim. Bayılma numarası yapmayı düşünüyorum ki biri beni götürsün de sonra neyse parası ilk fırsatta geri dönüşünü yapayım. inan sözlük beni bu rakteye getiren hayatın ta kendisi. Çokta abartmadan dizlerimin üstüne çöküp sonrada soldan kaldırıma süzüldüm. Yüzüm sırılsıklam göz yaşlarından. Fok telaşla yardım çağırmak için yolun geldim gerisince koşturmaya başladı. Yolun az ilersinde durup cebinden çıkardığı keki yemeye başladığını sonradan öğrenecektim. (olanları onunla anlaşarak yapmadım, bu hareketi sizi şaşırtmasın Kızın mizacı bu)
Önce yanımdan bisiklet süren bir grup geçti bi müdahalede bulunmadılar Daha sonra bir yayan ile kaldırıma çıkan siyah spor arabadan inen iki çoçuk beni dürtmeye falan başladılar. Konuşulanları falan tâbi duyuyorum. Alkol koması falan diyorlar kendilerinden emin bi şekilde. Beni kucağa almak için izin alan çocuğu hemen tanıdım. Yolda yardımcı olmak için beni durduranlardan biri. iyi olduğma ikna olmamışlarsa demek ki takip etmişler. Doğruca hastaneye götürdüler. Yayanın suratını görmedim bile zaten. Acilden girdik iğne vurduktan sonra 15 dk kadar beklememi söyledi doktor. Çocuklar inşallah gitmemiştir diye dua ediyorum. Burda ulaşım 6 dan sonra bittiği için sabaha kadar beklemek zorunda kalırdım dahası kısa süreliğine de olsa kurtarıcılarıma teşekkür etmek istedim. Neyse ki çıkışta oturmuş sigara içiyorlardı. Tanıştık beni kucağına alan çocuğun arkadaşı (güney) oldukça yakışıklı bişey çıktı. Diğerinin adı yusuf. Muhabbeti nedense bi ara ilk yardıma getirdim. Bu gibi durumlarda en azından nasıl müdahale edileceğini falan anlattım. Bu geceyi en azından ağrısız geçireceğim için moralimi yüksek tutmaya çalışıyorum. Yusuf habire telefon konuşması için bizden uzaklaşıp duruyor. Meğer sevgilisi varmış. Güney bunu söyleyince içimden elhamdülillah dedim. Neden rahatsızlandığımı anlattım, alkol kullanmadığımı da söyledim. O da beni neden takip ettiklerini ilk nasıl dikkatlerini çektiğimi anlattı. Beyfendi arkadaşını göndermeyi tercih etmişti ama beni beğenen de buymuş tâbi muhabbet ilerledikçe anlattı hep. Sonra arabaya binip yola koyulduk Yusuf'un gelmesiyle. Telefonu arabanın şeysine bağlamışlar internetden müzik açıyorlar kafalarına göre. Benim müzik tarzıma o kadar yakın ki hal böyle olunca gırgır şamata arttı. Hiç eski fransız şarkılarını dinleyecek tipler değildiler dolayısıyla şaşırmadan edemedim. Sonra güney bana "biz buralarda zaten turluyorduk sende istersen bize katıl istediğin zaman seni bırakırız" dedi. içimden kabul etmek geldi zaten sabah olmak üzereydi ve ben uyuyamayacaktım, uyusamda erken kalkamayacaktım. Beni daha çok tanımak istediklerini de hissetmiştim. Kabul ettim.
Altlarında araba, müzik son ses, muhabbet tıkırında herkesin keyifi yerinde görünüyor. Ortak karar ile sahil kenarında durmaya karar verdik. Yusuf yine çalan telefona cevap vermek için uzaklaştı bizden. Biz de manzaranın keyfini çıkartıyorduk. Ben bi taşın üstüne çömdüm kısa bi süre sonra elime ıslaklık geldi iğrentiyle ürperdim birinin tükürüğüne dediğimi düşünerek. Güney telefonunun fenerini yakarak elime baktı. Bira şişesinin kırılmış camları ile elimi kesmişim. Dökülen kan canımı yakmıyordu. Direk peçeteyle falan bastırmaya kalkıştı. Yeminle ilk yardım bilgisi sıfır sıfır sıfır! içinden camı çıkardıktan sonra yan tarafta alkol alan çoçuklardan bir iki damla alkol istedim. Burası şov kısmıydı ne mânâysa.
Bi anda denize girmeye karar verdik. Yeni arkadaşlarımın arabada zaten havlu, mayo gibi gereçleri varmış. Üstümde ki şortum ve tişörtümle girdim bende. Suyun tadını çıkardıktan bir süre sonra yusuf doğruluk cesaretlik oyununu oynamak istedi. Ben bu çıkışına oldukça kızdım ama belli etmedim. Onu kendi silahıyla vurarak bu tekeliğini ödetmek istedim. Yaptımda önce denizden çıkardığım bi avuç kumu ona yedittirdim bir iki elden sonra da güneyle öpüştürdüm onu. Ha bide kız arkadaşı olup olamadığını bildiğim halde itiraf ettirdim ki en çok bozulduğu buydu. Oda güneyi öpmemi istedi. Bu benim için çok özel dedim bişi hissetmediğim biriyle Olamaz falan diye laf ebeliği yaptım baktım böğürüyor bi sonraki elde hayatı boyunca unutamayacağın bişi yaptırım diye tehdit ettm bunu söylerken aklımda hiç bişi yoktu. En son ayağımı öpmesinde anlaştık. Sonra ergenus sorulardan sıkılınca üşüdüm deyip çıkmak istediğimi söyledim. Baya eğlenmiştim. Aramızda iplerin benim elimde olduğuna dair bi hisse kapıldım. Şimdi düşünüyorumda aslında hep böyle hissetmemem gereken zamanlarda böyle hissederdim. Neyse.. konumuz bu değil.
Üstümde tükenmeyen bi enerji, bi ara
Arabayı otoyolda durdurup dans bile ettik.
Güney çok holş çocuktu ama yinede damdan düşer gibi bir ilişki düşünmedim. tanışma hadisemiz yeterli bi mazeret gelmedi.
O yuzden oldukca rahat bi hava takıldım. Bana bacanak dese şaşırmadım artık. Zaten sözde bayılmamamla ilgili dalga geçip duruyordu. Ben de bişi kayıtsız kalmamak için onun kafasıyla dalga geçmeye başladım. Başka bir şey bulamamıştım. Sonra ona;
"Hey, koca kafalı Güney! diye seslendim ona.
"Morria! Uğraşma şunla
Şu çocukla, kendi çapında o da. Baksana pek halim zaten hali. Hem ona haksızlık ediyorsun. Senin iyi olduğundan emin olmak isteyen oydu"
Diye konuşuyor yusuf'ta. Bende bıraktım onu kendi haline. Aman, banane zaten bunlardan, tipinden şuşundan bunundan? dedim,dilim birden bir karış dışarı çıkmış. Umrumda da değil hani, turşusunu kuracak değilim ya. Onun renginin tadına varıp sahip çıkmak isteyenler düşünsün! Yine başını salladı yakışıklı prensim, usulca göz kırptı bana. Dil çıkardım ona. Kelimenin tam anlamıyla anlaşmıştık sonunda.
Sırıttık birbirimize, çölde susuz kaldıktan sonra yolda bir şişe su bulmuş,o da ekşi çıkınca dilini bile değdirmemiş iki eski aşıklar gibi. Kolunu uzattı bana, birlikte çıktık yolculuğa, kol kola... Denizin sonuna doğru... Bizim denizimizin...
Olay kişi ve kahramanlar hayal ürünüdür. Teşekkürler.