bir varmış bir yokmuş

entry100 galeri video5
    24.
  1. - bir varmış,
    +evet?
    -ama bir de yokmuş...
    +Var mıymış yok muymuş?
    -aslında hem varmış, hem de yokmuş.

    Öyle bir varmış ki, yedi düvelinden cihanına bilirmiş bileceğini. Ama bir o kadar da öyle bir yok olmakmış ki bu, yokluğu aramakmış ki, evvelinden geleceğine tiril tiril, buram buram hissedermiş her bir parçasında, uzuvlarında, hayatında Adem oğlu, Havva kızı.

    Pare pare olmuş acıları gönül yarelerine sunarmış aşkın yokluğunu;
    semah dönermiş başka türlü aşkın yolcusu;
    acı ve açlık ile çile doldururmuş cennet bekçisi;
    bir kahve ikramına kırk yıllık hatır koyarmış gönül gözü açık, cömertlik ihsanı bereketli insan.

    Ama yok olasıcası da savaşırmış lime lime edercesine;
    Güç istencinin kırbaçlanmış ihtirasına yeni meyveler verirmiş kırmızının ihsanına -akıtılacak kanlar bahasına;
    iki kuruşa satarmış ilahinaye dostluğun ebemkuşağı renklerini;
    Öyle bir 'bir yokmuş' ki bu, varın içinde kaybolmuş, kendini dahi bulamaz olmuş...
    Aynı kandan olanı bir ihtirasa kurban edendenmiş. Bir kadın uğruna; üstelik kardeş olmayı 'aynı kandan olmak değildir aslında' dermiş usul usul kulaklara...

    Ahh ahhhh...
    Hem bir varmış, hem de bir yokmuş.
    Öyle 'bir varmış' ki:
    Çiçek çiçek açarmış her mevsimin ayrı gezgini, ayrı hissiyatı, ayrı sıcaklığı. Her şeyi bir bütüne, aklın tek yoluna eşitlermiş alakalı-alakasız parçaları alıp, lehimleyip, var ettiği ile alçakgönüllüce övünen.
    Ama öyle de 'bir yokmuş' ki:
    Sabırla oluşturulanları dokuz taş oyununda olduğu gibi, tek hamle ile tümünü vazifeşinas yetkinlikle yıkıverirmiş!

    Yani;

    - bir varmış;
    + evet, anladım şimdi...
    - ama bir de yokmuş...
    + Sormuyorum artık var mıymış, yok muymuş diye. Varmış, ama hünerbaz Havva kızı, adem oğlu yok edermiş var olanı.
    - aslında hem varmış, hem de yokmuş... dünya içreliğinde bir kısırdöngüymüş. Kahramanlarının adı farklıymış, ihtirasları ve zaafları aynıymış.
    0 ...