Küresel kapitalizmin ve tekelci burjuvazinin mevcut bilişim çağında üretim ilişkilerini karmaşıklaştırdığı ve kendini kavramsal ve eylemsel olarak yenilediği ölçüde değiştirmesi ve basitleştirmesi gereken ve marksist-leninist devrim paradigmalarının özüne dönecek atılımlar yapması gereken etkisiz ya da etkisizleştirilmiş işçi sınıfıdır. Türkiye işçi sınıfının en büyük sorunu örgütsüzlük ve bundan dolayı içine düştüğü kapitalizmin sınıf karşıtı ideolojisinde reformizm ve uyum sağlama çabalarıdır . Gelişen kapitalist üretim ilişkilerine oranla işçiler de hem niteliksel hem de niceliksel bağlamda gelişen koşullardan aynı oranda bir güç kazanmıştır . Kapitalizmin hegamonyasındaki bir ülkede işçi sınıfının en az burjuva sınıfı kadar güçlü olması kaçınılmazdır . Buradaki potansiyelin işçilerce fark edilmesi kanımca çok önemlidir . Mevcut emeğin üretilmesi süresince işçilerin " işin reddi ya da üretim sahasından çekilmesi " gibi daha çok otonom işçi hareketlerinden tutun da devrimci sendikalarda burjuvazi demokrasisinin kapitalist sisteme hizmet eden parlementarizmini dışlayan toplumsal bir muhalefet pratiği ne yazık ki ne teorik anlamda ne de eylemsel anlamda gerçekleştirilememiştir . işçi sınıfının tekrar güç kazanması için öncelikle amip gibi bölünerek üreyen burjuva tandaslı işbirlikçi sendikalardan ve bürokratardan yalıtılması gerekmektedir . Marksist ilkeleri kendisine temel edinmiş bir parti ve sendika tarafından kendisini temsil edecek bir örgütlenmeye ihtiyaç duyan işçi sınıfının burjuvazi partilerinin peşine takılıp akıntıya sürüklenmeleri de marksist teorinin din ve milliyetçiliğin sığ sularını deşifre etmesi ile kapitalizmin nispeten daha çok sahip olduğu propaganda araçları ile feodal dönemden kalan kapitalist kırıntılar yok edilmelidir.
Farklı bir bakış açısı getirmek gerekirse işçi sınıfının gelişememesinin bir sebebi de karşısında güçlü bir burjuvazinin olmamasıdır. Ülkede burjuvazi olarak adlandırdığımız kitle forbes dergisinde dünyanın en zengin işadamları listesinde ilk 100'e giren 24 tane şerefsizden ibaret değildir elbette ancak ülkemize dayatılan ekonomi-politik konumda sermayenin kapitalist merkezileştirilmesi konusunda en fonksiyonel işbirlikçiliğini yaptıkları şüphe götürmez bir gerçektir . Bu yüzdendir ki yeni-sömürgelerden birisi olan ülkemizde burjuvaziye tekelci kapitalistler tarafından biçilen rol " orta direk şaban " rolüdür. Eh doğal olarak bu bağlamda kendisini kapitalizmin paradigamaları üzerine ve ona zıt bir şekilde inşaa etmeye çalışan işçi sınıfının marksizmi de " orta direk şaban " biçiminde algılanmaktadır. Bu yüzden marx'ın da tarihsel materyalizmi kullanırken uyguladığı gibi determinizmin sabit sebep-sonuç ilişkisine bağlı kalmadan , marksizmin kavramsal soyutlamalarından ve örgütlenmelerinden kapitalizmin paradigmalarının ifşa ve imha edildiği somutluklar elde etmemiz gerekmektedir.