özel olarak 'market' diye bahsettim, zira öğrenci dediğin miskindir, pazardan meyve-sebze, manifaturacıdan korniş veya nalburdan macun kürek sapı falan almaz. öğrenci dediğin en yakın marketten karşılayabildiği ihtiyacı karşılar, karşılamayadığını da ya bir şekilde uydurur, ya da "koy g.tüne gitsin haceliz, dönem bittiğinde nerede olduğumuz meçhul' diyerek yaşamını bir şekilde idame ettirir. dolayısıyla öğrenci evlerinin alışveriş dünyası, yumurta, ekmek, sigara, makarna alabildikleri mahalle bakkallarıdır.
bakkala gitmek büyük bir gündemdir öğrenci evlerinde. bir nevi eylemsizlik prensibidir öğrenci için, yani öğrenci duruyorsa durma eylemini, hareket ediyorsa hareket etme eylemini sürdürmek ister. öğrenci evde durur. koltukta durur. ölye durur.
herkes bahanesini çoktan hazırlar:
+ benim belim ağrıyor, sen gitsene, bana da bi winston ateşlersin.
- valla ben de dün gece üstüm açılmış, çapraz iç yan bağlarda da çekme var biliyorsun.
* ya ben de depresyondayım, bakkallar beni hep hüzünlendirmiştir. şu çekyatta yatmaya ihtiyacım var.
/ yaa her öğrenci evde bulunması gereken misafir öğrenciyim ve benim de birtakım ailevi sorunlarım var.
dolayısıyla bakkala gidecek kişi kura çekimiyle veya bir iskambil oyunuyla belli olur. güzel olan kısmı da budur. ezeli rekebet, ebedi dostluk.