bedenimi, beni uyandırmasınlar da istedikleri kadar soksunlar suretiyle teslim ettiğim kanatlı hayvanlar. uyandığım da her yerimin ısırık içinde olduğunu fark ettim. peki neden kulağımın dibinde zırlıyordu bu sivrisinek hala? kıskançlıktan olmalı sanırım. çünkü sesi tiz ve sinirliydi. kendimi başka sivrilere verdiğim için kızmış gibiydi. "viziii vizii" diye ötüyordu başımda. dayanamayıp "lan iki günlük dünya" diye bağırarak kalktım, ışığı açtım. elime bir gazete alıp, can dündar'ın köşesi üste gelecek vaziyette dürdüm. gerçeklerin ağırlığı ile öldürecektim onu. fakat ne göreyim, bütün oda sivrisinek dolmuş, beni çoktan fahişeleri yapmışlardı. o bağıran sivrisinek beni bu bataktan kurtarmak istiyor olmalıydı, hakkını yemiştim. the last of the mohicans film müziği açtım internetten, bunlara bi girdim, her yer kan içinde kaldı. ani hareketten tansiyonum düşmüştü, uykuya dalmak için harika bir yoldu bu, ışığı kapatıp düşük tansiyonla attım kendimi yatağıma. fakat tanıdığım o ses yine geldi, aynı sivri. el fenerini yaktım, kanlı gazetenin tersini çevirdim. şimdi dürülmüş gazetenin üzerinde kıvanç tatlıtuğ fotoğrafı vardı. ışığı gazeteye tuttum, sivri gelip kıvanç'ın dudağına kondu. adamın fotoğrafı benden çekiciydi. gazeteyi yavaşça duvara doğru götürmeye başladım, kıvanç'ın dudağındaki sinek hareket etmiyordu, büyülenmiş gibiydi. kıvanç bunu öper gibi yavaşça ezildi..