hukuk tarihinde kült bir mizah malzemesi haline gelecek argümanlarla dolu kapatma davası. gerekçeler arasında yer alan panolarda mayo yasağı iddiası, bülent arınç'ın "laiklik yeniden tanımlanmalıdır." sözü, başbakan'ın "başörtüsünün dinde olup olmadığına aihm değil, ulema karar verir." sözü gibi ıvır zıvırlar var. gerekçeler arasında akp'nin "başörtülülere eğitim özgürlüğü"nü savunması da var. hadi o zaman başörtülülerin eğitim özgürlüğünü savunan ödp, mhp, bbp, sdp, ldp gibi vesair partiyi de kapatalım. yargı mensupları kusura bakmasın ama, bu gerekçeler, genç siviller'in hazırladığı ironik bir metin olan "akp kapatılsın, halı saha yapılsın" bildirisine benziyor. tek farkı, bunun ciddi ciddi yazılmış olması!
kapatma davasının ve ardından gelecek muhtemel parti kapatmanın demokrasinin kendisini koruması olduğunu söylemek ayrı bir komedidir. zira yargımızın, bürokrasimizin 24 saat demokrasiyi korumaya çalışması gibi bir durum varsa, o halde ahiret sorularını soralım onlara: şemdinli bombacılarını beraat ettiren, ferhat sarıkaya'yı malum sebeplerden ötürü görevden alan, 12 yaşındaki çocuğu terörist diye öldürene dokunmayan; darbecileri yargılamayan, yargılamaya çalışanı alaşağı edenlerin neresi demokrasi korumaya çalışıyordu? bırakın allahaşkına yahu, adamlar kendisi bile itiraf ediyor, "devletin çıkarları olduğunda hukuk mukuk tanımam." diye...
ahmet altan bugünkü yazısında pankartta kürtçe "êdi bes e" (artık yeter) yazılmasının yasaklanmasını eleştirirken, asıl meselenin ülkeye egemen olan sorun çözmeyi sürekli didişmek, yasaklamak "sen benim kim olduğumu biliyor musun" diye babalanmak zanneden zihniyet olduğunu söylüyordu. aynı zihniyet, şimdi de "benim kim olduğumu biliyor musun?" diye babalanarak, siyaseti hizaya getirmeye çalışıyor. kapatın beyler, kapatın, bir gün belki chp'nin iktidara gelip (ah şu deniz baykal da olmasa!) tek parti dönemi asr-ı saadet yıllarını yaşadığımızı görürüz bir gün... neydi o günler, köy enstitüleri vardı, aydınlanıyorduk hepimiz, pırıl pırıl oluyorduk... ah ah...