an itibariyle devam ettiğini düşündüğüm zirve. bir uğramışlığım da var hani.
önce azwraith'la beraber okulda bir gaza geldik, çıktık gebze'ye. gebze'de otogarın yakınlarından gebze-izmit araçlarından birine bindik, sonra 3,75 ile 3,75 i taplayıp 6,5 bulan bir teyzeyle biraz tartıştık. teyze iyi niyetliydi ama günahını almayayım. neyse efendim, indik halkevi'nin orada. önce biraz bakındık, simitçiden halkevinin yerini tescil ettirdik, zirve mekanının yerini bulduktan sonra dolaşmaya başladık. bu sıralarda saat 15:30 falan. karnımız acıktı, bursa iskender 2'de pide yedik. biraz daha dolaştıktan sonra zirvenin başlangıç saatine bir yarım saat kala zirvenin yapılacağı doping bar'a girdik. kapıda garsonlardan biri bizi durdurdu, kimlik sordu, biz de yaşımız tutmuyor dedik. adam da dışarı attı bizi haliyle. diyeceksiniz madem yaşınız tutmuyor neden girdiniz, biz çiçek pasajı ve birkaç meyhaneye sorunsuz girmiştik yahu.
asıl olay bundan sonra başladı. biraz daha dolaşmaya başladık, ama zirveye gidemeyeceğimiz korkusu sarmıştı bizi. bir ara azwraitha galapagoslu iguananın oğluyla geleceğini hatırlattım ve bir kağıda "galapagoslu iguana" veya "zirveye geldik almadılar" yazıp bara girenlere göstermeyi teklif ettim, kabul etmedi. o zaman barın önünde duralım, girenlere "zirveye mi geldiniz" diye soralım, onların eteklerine saklanarak girelim dedim. kabul eder gibi oldu, ama barın bulunduğu sokağa girdik biraz stres olmuştuk. köşede bekleyip girenleri izlemeye başladık. yaklaşık bir yarım saat orada bekledik. sorduk tabi kendimize "n'apıyoruz lan biz" diye.
okuldaki gazdan eser kalmamıştı. saat 17:30 olunca barın etrafında bir tur attık, sonra tam gidecekken bir kere daha gaza gelip içeri girmeye karar verdik. döndük, girdik bara "abi uludağ sözlük zirvesi varmış, biz bi' beş dakka bakıp çıksak" dedik, adam da tamam dedi. sevine sevine çıktık, zirvedekilerle tanıştık, yarım saat-bi' saat oturduk. sonra garsonlar bizi dışarı çıkardı, organizatör lostcontrol bile engelleyemedi bunu. sonra geri döndük işte.