**çünkü hala inanmaktayım. evet hala dünyada insan kalmış, değer veren, değerden anlayan insan kalmış olduğuna inandığımdan dolayı kendime kızıyorum. kendime kızıyorum çünkü beynim serotonin hormonu salgılamaya başladıgında karşımdaki insanı hata yapmaz bir varlık olarak gördüğüm için, hayır canım bunun içinde de kötülük yoktur dediğim için kendime kızıyorum. belki de en çok kilitlenip kaldığım, kızmama rağmen kendimle çeliştiğim nokta olan belkicilik oluyor. hayattan bir tokat yiyorsun ve " vay be insan çiğ süt emmiş " diyorsun ama sonra karşına başka bir insan evladına benzeyen birisi çıktığı zaman " lan belki bu insan kalmayı başarmış mahlukatlardandır" diye içinden bir belki geçiriyorsun. sen içinden belkiyi geçiriyorsun o da ilişki sonunda sana geçirmiş oluyor. arada ufak bir nuans var o kadar. ve " bu olay böyle tekrarlayıp duruyor, düzen hep böyle gidiyor abi ben mi değiştirecem, zaten bende şans da yok ki " dediğin anda hayat karşına başka birisini çıkarıyor. tamam lan oldu bu iş derken tarih tekerrürden ibarettir diye yüzüne çarpan bir tabela görüyorsun. ve tekrar kendime kızmaya başlıyorum. lan ben de insan olmayacam anasını satıyım nidaları atarken aklıma direk banker şakir filminden işte karşınızda pezevenk bilo sahnesi geliyor. ama sonra yok abi bize yakışmaz * diyor ve hayatın güzel şeyleri bize bir gün vereceği * güzel şeyleri düşünerek yoluma devam ediyorum. işte bu yüzden kendime çok kızıyorum... **