aynur doğan

entry107 galeri video7
    103.
  1. kendisini fatih akının crossing the bridge'iyle tanıdığım, kürt kökenli müzisyen.

    yıllar önce izlediğim söz konusu belgeselin aklımda kalan hazin bir bölümünde kendisi de vardı. "müzik" ağırlıklı bir belgeseldi ve aynur doğanın çalışma arkadaşları siyasi propaganda yapar gibi konuşuyorlardı. aynur doğan fonda usul usul ağıt yakarken bu görüntüyü kirleten o sözler, zihnime maalesef öyle yapışmış ki, müziğini takdir etsem de bu söylemlerin yanında sunulmasına izin verip kendi müziğini kirlettiği için hala sempati duyamıyorum kendisine.

    müziğin dili, dini, ırkı var mıydı? evrensel değil miydi?

    bu yüzden onca şehidin hassasiyetiyle de olsa, o caz festivalinde yuhalandığında üzülmedik mi, utanmadık mı hepimiz?

    crossing the bridge - aynur doğan bölümü: https://www.youtube.com/watch?v=9XGPBmjsn4U

    söz konusu konuşma: "on yıl olmuyor. ben memleketime gitmeye kalkıştım, 'askerlik problemimi halletmiştim', gidemiyordum. 50-60 kmde 5-6 defa indirilip aranıyoruz. burda şey yazıyor böyle, kocaman tabela: orman sevgisi yurt sevgisidir. bu tabela duruyor, kafamı bu tarafa çeviriyorum, burda su akıyor, karşıda orman yanıyor. bizim evlerimizi böyle yakıp yıktılar. ki kurtuluş savaşında bu insanlar beraber bu toprağa sahip çıkmış insanlar. bizi nasıl bu toprakların düşmanı görürler!? ha? nasıl bizi düşman görürler?"

    ---

    belgesel sanıyorum 2005 yapımı. ben nedense o yıllarda her şeyin daha kötü olduğunu hatırlıyorum.

    güneydoğu illerine gidilemediğini mesela.

    yolda otobüslerin tarandığını.

    yakılan köy okullarını, sağlık ocaklarını da hatırlıyorum.

    kaçırılıp tecavüz edilen öğretmenleri de, öldürülen doktorları da...

    insanların şu meşhur şark görevinden sadece sosyal imkanların kısıtlılığı nedeniyle kaçındığını düşünmüyorsunuz gerçekten değil mi?

    ---
    babamın işi dolayısıyla gaziantep'e giderken yolda yaşadığım korkuyu. o dağları, dağlardan beklediğimiz tehlikeleri. yasaklı bölge gibiydi türkiyenin 'o taraflar'ı. öyle olmayı kendileri seçmişti. o geceden biliyorum.

    bir akrabamızın, ekiplerinden birkaç kişinin teröristler tarafından öldürülüp, kalanının dağa kaçırıldığını, birkaç günlük esaret sonunda salındıklarında dili tutulmuş halde evinde döndüğünü biliyorum, birinci ağızdan.

    iş arkadaşımın bir proje için gittiği bölgede, şehrin biraz dışında at üzerinde teröristler tarafından ellerinde keleşlerle durdurulduğunu, kimlik kontrolü yapıldığını, arandığını, neden orda olduğuna dair sorgulamalardan sonra buralarda dolaşma denip gönderildiğini biliyorum.

    ben şahsen, o bölgede geçen yaz yakılan araçlar gördüm. toplanıyorlardı. ani harabelerini görmek için gittiğim yerden bu izlenimle döndüğümü biliyorum. http://www.haberler.com/k...verilmesi-7530816-haberi/
    ---

    söz konusu sözlere ithafen,
    on yıl oluyor, ben bu belgeseli izleyeli ve sizin adınızı bileli. ve on yıldır her şey daha kötüye gidiyor, hak aramak adı altında her şeyi, tarihi, müziği, sanatı... böylesine kirlettiğiniz için.
    ben yine de düşman olarak falan görmüyorum bunları yapanları. sadece kendilerinden, vahşetlerinden "korkuyorum".

    ---

    aynur doğan'ın başlığı altında bunları yazmak bu ülkede vatandaş olmanın da müzisyen olmanın da trajik bir sonucu maalesef. keşke böyle olmayabilseydi.

    kendisini ayrıca sinemada, ferzan özpetek'in allacciate le cinture adlı 2014 yapımı filminde duyduğumda koltuğa çakılmıştım, söylemeden edemem. bexo (uyan) adlı şarkısı sahneyle öyle bütünleşmişti ki, filmin adını duyduğumda aklıma gelen görüntülerin fonu oldu.

    müziğini propagandalara alet etmemesini, hala o belgeseldeki hali gibi bir müzisyene yakışır şekilde naif, ılımlı kalmış olmasını ve müziğini kökünün-kimliğinin yanında ancak siyasi kimliğinin önünde tutabilmesini umuyorum.
    1 ...
  1. henüz yorum girilmemiş
© 2025 uludağ sözlük