sizin hiç babanız hapse girdi mi?
benimki girdi...
ama ben onunla hep gurur duydum.
benim babam hiç utanılacak bir şey yapmadı çünkü.
ben ufaktım.
9-10 yaşlarında. annem evlere temizliğe giderdi.
temizliğe gittiği bir evde işveren şerefsizi anneme cinsel tacizde bulunmuş.
işte benim babam gitti o şerefsizi vurdu. bıçakladı ve adam öldürmeye teşebbüs ve ağır yaralamadan cezaevine girdi.
küçük yaşta annemle bir başımıza kaldık.
sahipsiz, kimsesiz.
ama her ay babamı ziyarete, açık görüşe gideceğimiz günü iple çekiyordum.
her ziyaretimde babamın saçları biraz daha beyazlamış oluyordu ama bu onun yakışıklılığına yakışıklılık katıyordu.
aslan babam benim.
bir süre sonra babamın açık görüşlerde benle göz göze gelmemeye çalıştığını, gözlerini benden kaçırdığını farkettim.
ufacık çocuktum ama bunu farkedebiliyordum.
hatta bakmıyordu bile bana babam.
aslan babam bana neden bakmıyordu ki?
bir görüşte bunu sordum kendisine.
"baba neden bana bakmıyorsun, neden gözlerini kaçırıp başını eğiyorsun..." diye sordum.
devam etti.
"size daha farklı bir hayat sunabilir, anneni, seni daha iyi yaşatabilirdim, ama üzgünüm ki bugün bu durumdayız. sen benim yüzümden çocukluğunu yaşayamadın, annen de kadınlığını...bir baba olarak yüzünüze bakmaya bu yüzden utanıyorum...affedin beni oğlum..."
hayır.
hayır baba, bunu demeye hakkın yok.
çünkü ben seninle hep gurur duydum ve ilelebet gurur duyacağım, annem de öyle.
ne yapalım ki kader böyleydi.
oysa benim ne çok ihtiyacım vardı o gözlerinle bana bakmana, seninle göz göze gelmeye.
ne çok ihtiyacım vardı baba.
seninle o kadar az göz göze gelebildik ki, gözlerimizin birbirine bakıp konuşacağı yaşlara geldiğimde de seni kaybettim.
oysa öyle çok ihtiyacım vardı ki o kapkara, kömür gözlerinle bana bakmana...
eğer şu an kapkara gözlerinin içine bakabileceğiniz bir babanız varsa bu fırsatı sakın kaçırmayın. hayat öyle kısa ki, pişmanlık duyuyor, keşke diyebiliyorsunuz en ufak şeylere bile...